6- Karanlık Tünelden Gelen Sesler...

261 30 9
                                    

Media| Standing Egg- I'll pick you up

İyi okumalar...★

Uykuya dalmadan önce duyduğum son sesin onun sesi olması karnımdaki kelebeklerin tekrar kıpraşmasını sağlamıştı.

"İyi geceler güzelim."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Sabah yüzüme vuran ışıkla gözlerimi araladım. Bir şey beni çok sıkı sarıyordu ve ben daha ne olduğunu çözmeye çalışırken dün gece aklımdan bir film şeridi gibi geçmeye başlamıştı. En son hatırladığım şeyse Chanyeol'un "İyi geceler güzelim" demesiydi. Karnımdaki kelebekler kalbime doğru yol alarak yine uçuşmaya başlamıştı. Gözlerimi biraz daha araladığımda burnuma tanıdık bir vişne kokusu gelmişti ki bu beni gerçek hayata döndüren şey oldu. BEN.PARK.CHANYEOL.İLE.BÜTÜN.GECE.AYNI.YATAKTA.UYUMUŞTUM!!!!

Yüzüm kızarmaya başladığında sadece kolunun değil bütün bedeninin beni sardığını fark ettim, bacaklarını bacaklarıma dolamıştı ve yüzünü bana gömmüştü. Hareket edemeyeceğim için gözlerimi kapatıp nefes seslerini dinledim, hala uyuyordu. Gözüm masanın üzerindeki saate iliştiğinde daha sabahın yedisi olduğunu görüp, o kadar içip nasıl bu kadar erken uyanabildiğimi sorguladım. Hayret başım da hiç ağrımıyordu. Bu ya yeni güçlerimin bir getirisiydi ya da çok rahat uyuduğumdandı, özellikle de Chanyeol ile. Tekrar gözlerimi kapatıp uykuya dalmayı denedim ama yüzüme vuran ışık kesinlikle buna engel oluyordu. Bir tek beni rahatsız etmemiş olacak ki Chanyeol'un da ışıkla ilgili mırıldanmalarını işittim.

"Uyanık olduğunu biliyorum Baekhyun, neden uyandırmadın?" Aniden konuşmasıyla kalbimin ritmi değişmişti resmen.
"Uyandırmak istemedim." Bir süre öyle kaldıktan sonra kalkıp perdeyi kapattı ve yatağa geri döndü. Ne ara üzerini değiştirmişti bir fikrim yoktu ama iyi ki eşofman giymişim diye içimden kendimi yüzlerce kez tebrik ettim. Ona doğru döndüğümde doğrudan gözlerimin içine baktı, sabah daha yeni uyanmış haliyle bile insanı büyülüyordu. Gözlerinin altı hafifçe şişmişti ve yanakları biraz daha belirgindi. Ne kadar yanaklarına dokunmak istesem de kendime hakim oldum. "Biraz daha uyuyalım." Dediğinde başımı sallayarak onayladım. Gözlerimi kapattığımda güçlü kolu tekrar beni kendine çekti ve bacaklarımızı birbirine doladı, bu sefer ona doğru dönük olduğum için başımı göğsüne gömmüştüm ve artık ona has olduğunu düşündüğüm vişne kokusunu içime çekerek tekrar uyumaya odaklandım.

Kapı gürültüyle çalınırken gözlerimi açtım. Chanyeol da benle aynı anda uyanmıştı ve kapıyla bakışıyordu. Ardından Jongdae'nin sesi duyuldu.

"10 saniye içinde kapıyı açmazsanız içeri giriyorum minik kuşlar!" Saymaya başladığında Chanyeol ile kısa bir bakışmanın ardından ikimiz de örtüyü üzerimizden atarak kapıya doğru ilerledik. Chanyeol kapıyı açtığında karşımızda saçı başı dağılmış, göz altları biraz şişmiş ama enerjisi hiç eksilmemiş bir Jongdae ile karşılaştık. Ardından karşı odadan Sehun'un sesi duyuldu.
"Jongdae sabahın köründe ne bu ya bırak bir uyuyalım sabahtan beri bağırıp duruyorsun!"
"Gelirsem oraya gösteririm sana gününü kalk be, velet seni saat kaç olmuş çemkiriyor oradan!" Hatta bunu dedikten sonra ayağındaki terlikleri savura savura, paytak paytak Sehun'un odasına girip üzerine atladı. İçeriden hem Jongdae'nin kahkahaları hem de Sehun'un umutsuzca çırpınma sesleri geliyordu. Chanyeol ile birbirimize bakarak güldük, ne ara bu kadar samimi olmuştu bunlar? Hem Jongdae, Sehun'a velet demişti, bir ara yaşlarımızı öğrenmemiz lazımdı.

Aşağı ilerlerken herkesi salonda toplanmış gördük, anlaşılan Jongdae sadece bizi değil herkesi uyandırmıştı. "Hatırlatın da bir daha böyle avazı çıktığı kadar bağırırsa yastıkla boğayım onu." Kyungsoo sahte bir sinirle söylemişti ama gerçeklik payı da yok desem yalan olurdu. Merdivenlerden itişe kakışa inerek Sehun ve Jongdae de salona geldiklerinde bir süre sessizce oturduk. Sonunda sessizliği Chanyeol bozdu. "Kahvaltı yapalım ben acıktım ama sorun şu ki dolapta hiçbir şey kalmadı."
"Dışarıda kahvaltı yapsak, bir şeyler yapacaksak da orada planlasak nasıl olur?" Junmyeon'un söylediğini herkes onayladı.
"O zaman herkes eşyalarını toplasın on beş dakika sonra evden çıkalım." Bunu söyleyen Minseok dahil kimse tek kelime etmedi ve herkes dağılıp eşyalarını toplamaya gitti. Bir tek sırt çantam vardı ve o da salondaydı zaten. Bu yüzden oturduğum koltukta gerinerek ayaklarımı daha da öne doğru uzattım ve gözlerimi kapatarak bu sabahı aklımdan geçirdim. Düşündükçe yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamıyordum, sabah onun kokusuyla uyanmak, ilk onu görmek, onun sesini duymak... Sanki hayat enerjim yerine gelmişti. Hem bana sarılarak uyuması aklımı kurcalıyordu, bana karşı hisleri olmasa böyle davranmazdı değil mi? Koltuğun yanı çöktüğünde kimin oturduğuna bakmak için gözlerimi açtım ve açmamla Chanyeol ile göz göze geldik. Bu çocuk cidden göz temasını seviyordu, keşke bendeki etkisini de anlasa!
"Selam."
"Selam." Ses tonumu gayet normal tutmaya çalışmıştım ama sırıtmama da engel olamıyordum. O da benle aynı şekilde gözlerini kapattığında birazcık daha rahatlamıştım. Çok geçmeden salondaki gürültü arttığında biz de yerimizden kalktık.

Regio || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin