19- Damnare (FINAL PART I)

104 15 2
                                    

"Baekhyun, keşke o gün ölseydim de seni hiç tanımasaydım." ve Chanyeol'un söylediği şey bende son noktayı koymuştu.
"Ne haltlar oluyor burada?"

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Şehre girdikten birkaç dakika sonra herkes kavga etmeye başlamış ve tam bir kaos ortamı çıkmıştı. Hatta az önce Kyungsoo oluşturduğu büyük kaya parçasıyla Chanyeol'u vuracaktı ki zor durdurmuştuk. Durdurmuştuktan kastım kavga etmeyen bir tek Irene ve ben vardık. Küfürler ve sataşmaların ardı kesilmiyordu.
"Irene onları nasıl durduracağımıza dair bir fikrin var mı?"

Irene, Sehun'u Minseok'tan uzaklaştırmaya çalışırken kafasını olumsuz anlamda salladı. Açıkçası şu an olanlar hakkında direkt ikimizin de bir fikri yoktu.
"Baekhyun şuradaki yeri görüyor musun? Oraya gidelim en azından belki yardım edebilecek birilerini bulabiliriz!" işaret ettiği yere doğru kafamı çevirdiğimde diğerlerine nazaran daha sağlam ve yeni bir bina gördüm. Tek sorun bu kadar kişiyi oraya gitmeye nasıl ikna edecektik?

"Irene geçen o gölgeye yaptığın gibi onları da bağlayamaz mısın?"
"Hangi birini bağlayayım Baekhyun sürü gibiler!" Kris'in saçını tutarken umutsuzca seslenmişti. Jongdae Luhan'ın kafasını ısırmadan önce çabucak bir şeyler düşünmeye çalıştım. Aniden aklıma gelen fikirle tekrar Irene'e seslendim.
"Irene bir saniyeliğine gözlerini kapat!" geri cevap vermesini beklemeden çevremizi ışıkla aydınlattım. Binaya giden yol dışında başka hiçbir yer gözükmüyordu.
"İyi düşündün Baekhyun!"

Kavga dövüş binanın önüne vardığımızda kapıyı çaldım.
"İçeride kimse var mı? Ben Byun Baekhyun Lux'ın varisi!" beş dakikadır açılmayan kapı kendimi tanıtınca açılmıştı. Diğerlerini de iterek içeri soktuğumuzda rahat bir nefes alabilmiştik.
"Neler oluyor, neredeyiz?" Jumyeon çok sakin bir ses tonuyla sorduğunda şaşkınlıkla arkama döndüm.
"Hyung iyi misin?"
"Neden kötü olayım ki Baekhyun? Sadece buraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum o kadar. Senim bir fikrin var mı?" Mutlulukla Junmyeon'a sarıldım.
"Sonunda kendinize geldiniz!"
"Baekhyun bildiklerini bize de anlatmaya ne dersin?" Chanyeol sonunda konuştuğunda hemen gidip ona da sarıldım.

"O zaman anlatmaya şöyle başlayabilirim sanırım, bu bölgeye girdikten birkaç dakika sonra hepiniz deliler gibi kavga etmeye başladınız ve sizi buraya Irene ile getirene kadar bir yerlerimizden ter aktı!" Hepsi büyük bir kafa karışıklığıyla bakarken Irene devam etti.
"Cidden kendinizde olmasanız bile bu kadar vahşi olabileceğinizi tahmin etmiyordum. KYUNGSOO NEREDEYSE CHANYEOL'U ÖLDÜRÜYORDUN!" Kyungsoo büyük bir kahkaha patlatırken Chanyeol'un beti benzi atmıştı.

Chanyeol'un dediği şey aklıma gelince benim de betim benzim atmıştı. Yalnız kalınca mutlaka sormalıydım.
"Bir şeyi anlayamıyorum..." Yixing araya girmişti. "Irene'in etkilenmemesinin nedenini az çok tahmin edebiliyorum ama, sen neden bizim gibi etkilenmedin?" Biraz düşündükten sonra umutsuzca omuzlarımı indirdim.
"Benim bir fikrim var... Melek." hiç tanıdık olmayan sesin geldiği yere dönünce biraz uzağımızda yaşlı hatta çok yaşlı, beyaz saçları omuzlarına dökülen ve sakalı saçlarına nazaran daha kısa bir adam görmüştüm.

"Siz de kimsiniz?" Jongdae adama gözlerini kısmış bakarken adam gülümsedi.
"Ben Kahin Uju, kahinlerin kahini ve temsilcilerin son öğretmeni." Adam başını eğerken hafifçe gülümsedi.
"Lütfen beni takip edin, bu taraftan" hiç sorgulamadan adamı takip etmeye başladık. Zaten itiraz edecek bir konumda da değildik. Tahta merdivenleri çıkarken kimse konuşmuyordu, duyulan tek ses eski tahtanın her adımda çıkardığı gıcırtı sesiydi. Büyük bir kapının önüne geldiğimizde adam yaşına kıyasla büyük bir güçle kapıyı açtı ve hepimiz içeri girdikten sonra geri kapattı.
"Lütfen oturun, bir şeyler içmek ister misiniz?" Yuvarlak masaya oturarak adamı kibarca reddettik.

Regio || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin