"Sanırım Mavi daha birinci sınıfa gidiyordu..." sessizleşip derin bir nefes alan Ertuğrul, yanında duran genç adama şöyle bir baktı ve gözünü kırpmadan kızını izlediğini görüp, tebessüm etti.
Yıllar önce böyle bir camın önünde Mehmet Karcan ile durup, Armağan'ı izledikleri an hatıralarının arasından usulca beliriyor ve yılların ne çabuk geçtiğini ona gösteriyordu.
O yıllardaki genç adam kendisiyken, şimdi Mehmet babanın durduğu yerde durmak ve kendi yerine Savaş'ı koymak Ertuğrul'a garip hissettirmişti.
Aklındaki düşünceleri toparlayıp sözlerine devam etti.
"Mavi, okula başladıktan kısa süre sonra uyuşuk uyuşuk yemek yemeye ve masadan çok geç kalkmaya başladı. Önceleri okula gitmek istemediğini falan düşündük ve onun alışabilmesi için üstüne gitmedik. Fakat öğretmeniyle konuştuğumuzda derslerinin çok iyi olduğunu, arkadaşlarıyla da çok iyi anlaştığını öğrendik ama Mavi'nin hala niye böyle davrandığını çözemedik.
Bir sabah Armağan ile masadan ayrıldık ama ben onu görebilecek bir yere telefonu bıraktım. Tabi kamera kaydı açık Mavi'nin bundan haberi yok. Mavi birkaç dakika sonra yemek salonundan çıktı ve okula gitti, bizde doğruca salona döndük. Telefondaki kaydı izlediğimizde Mavi'nin yarım ekmeğin arasına sandviç yapıp çantasına koyduğunu gördük.
Neden böyle bir şey yaptığını anlayamadık çünkü Mavi okulda öğlen yemeğini yiyordu, harçlığı da oluyordu. Her şeyi geçtim hepiniz oradaydınız ve bir şey olsa sizden isterdi.
Bizde bunun nedenini öğrenmek için doğruca okula gittik ve sınıf öğretmeniyle konuşup durumu anlattık. Öğretmen hanım tıpkı bizim gibi sınıfa telefonunu bıraktı ve başladık beklemeye. Öğleden sonra ondan gelen bir telefonla yeniden okula gittiğimizde öğretmen hanım yaptığı kaydı açtı ve telefonu elimize verdi.
Mavi, öğlen arasında tüm arkadaşları sınıftan çıkınca çantasındaki sandviçi çıkartıp, bir başka çantanın içine usulca bıraktı ve koşarak sınıftan çıktı. Biz neler olduğunu hala anlayamadığımız için öğretmen hanıma baktığımızda onun ağladığını görüp baya şaşırdık.
Mavi'nin sandviçi bıraktığı çantanın sahibi okulumuzda burslu okuyormuş. Çocuğun babası alkoliğin tekiymiş ve içince ne yaptığını bilmezmiş. Zaten ayıkta gezmezmiş. Bazı akşamlar çocuğunu aç bırakıp, onu odasına kapatır, karısını da dövermiş. Öğretmen hanım, Mavi ve çocuğun okul açıldığından beri çok iyi anlaştıklarını, Mavi'nin bunu ondan duymuş olabileceğini ve bu yüzden arkadaşı aç kalmasın diye böyle bir çözüm bulduğunu söylediğinde..." Ertuğrul gözünden akan yaşlarla içeride yatan kızına bakıp, elini cama dokundurdu.
"Onun gerçekten bir melek olduğunu düşündüm. Hala da bir melek olduğunu düşünüyorum. Yardıma ihtiyacı olan herkese hiç düşünmeden koşan, yaşanan afetlerden sonra gönüllü olduğu yardım kuruluşlarıyla oradaki insanlara yardım eden, çocukları olsun diye uğraşıp didinen insanlara el uzatan bir melek..." deyip başını yeniden Savaş'a çevirdiğinde gözlerine biriken yaşları rahatlıkla gördü.
"O gün okulda öğrendiklerimizi kimseye söylemedik. Mavi dahil tüm aile bunu hiç duymadı. Yıllar sonra ben ve Armağan dışında bu yaşananları bilen tek kişi sensin. Bunu sana neden anlattım biliyor musun Alazoğlu?" Gözleri birbirini bulduğunda Savaş başını sallayıp
"Bana bir melek emanet ettiğini anlamam için." Dediğinde Ertuğrul'un yüzünde yine bir tebessüm belirdi.
"Sana sadece bir melek değil, canımdan bir parçayı ve ilk göz ağrımı emanet ediyorum. Bu daha önceki gibi kısa süreli de değil, sana kızımı ömürlük emanet ediyorum aslanım.
Ona gözün gibi bakacağına inanmasam, o yüzleri vermezdim." Kısacık bir an daha birbirlerine baktıktan sonra Savaş, Ertuğrul'un hiç beklemediği bir şey yapıp ona sıkıca sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ZAMANI - Yalın Serisi III - 1) Mavi ile Savaş (TAMAMLANDI)
Narrativa generaleLütfen Dikkat! Bu hikaye Yalın Serisi'nin üçüncü kitabıdır. Hikayeyi anlayabilmek adına ilk iki kitabı okumanızı tavsiye ederim. İlk kitap Efsane, ikinci kitap ise Esmerim'dir...