Tüm telaş sona ermiş, hayallerdekinden bile güzel olan düğün anılarındaki en özel köşeye yerleşmişti. Kendileri için hazırlanan odanın uzun ve geniş camlarının önünde durmuş, şehrin muazzam manzarasını izleyen Mavi, beline dolanan kolların ve sırtını kaplayan kocaman bedenin yarattığı hissiyatla gözlerini kapadı. Dakikalar geçerken tek kelime etmemiş, yalnızca birbirlerine verdikleri huzurda kaybolmuşlardı.
''Gelinim...'' kulağına fısıldanan sözün güzelliği mi yoksa tam doğum lekesine konan öpücüğün kıymeti mi Mavi'nin aklını allak bullak etti orasını kendisi de bilmiyordu. Savaş, hafif hafif titreyen parmaklarına inat, gelinliğin sırtında inci gibi dizili olan düğmeleri açmaya başladı.
''Baban seni verene kadar canımdan can alır, anan gelinliğinin arkasına yirmi tane düğme koyar... Bu ikili beni öldürecek!'' homurdanarak isyan edişine gülmemek için dişlerini sıkarken, başını hafifçe sallamıştı.
Aradan geçen beş dakikanın sonunda gelinlik Mavi'nin omuzlarından kayıp, yerle buluştuğunda güneş ağır ağır doğmaya çalışıyordu. Mavi, titreyen sesiyle
''Güneş doğdu...'' diye mırıldandığında Savaş'ın yüzünde tebessüm belirmişti. Dudaklarını kızın çıplak omuzlarına sürtüp, öpücük kondurduktan sonra
''O zaman güneş batana kadar benimsin güneş saçlı kız...'' dedi ve karısını kolları arasında döndürdü.
***
Derin ve huzurlu bir uykudan arınan bedenindeki tatlı yorgunlukla gülümseyen Mavi, gözlerini araladı ve Savaş'ı gördü. Giyinme odasındaki aynanın karşısına geçmiş, üstüne de jilet gibi bir takım elbise giymişti. Dubai'den döneli bir ay oluyordu ve her şey gayet güzel gidiyordu.
"İşe bu kadar yakışıklı gitmek zorunda mısın? Aklım her sabah sende kalıyor. Kıskanıyorum!" Deyip dudaklarındaki gülüşü saklamaya çalışan Mavi hala dikkatle ona bakıyordu.
"İnsan kendine ait olan bir şeyi kıskanmamalı..." Savaş gömleğinin manşetlerine kol düğmelerini geçirip ceketini giydi ve eline bir kravat alıp karısının yanına ilerledi. Şimdi yatağın başında durmuş, yorganın altından kendisine hülyalı gözlerle bakan kadını süzüyor ve iç çekiyordu.
"Biraz daha böyle bakarsan..." aniden Mavi'nin üstüne eğildi ve dudaklarının birkaç santim uzağında durdu.
"Ne olurmuş böyle bakarsam?" İkisi de o sözlerin devamını çok iyi biliyordu ama söylemeyerek birbirlerine kur yapıyorlardı.
"Seni öperim... Hem de öyle bir öperim ki şirkete geç kalacak kadar uzun ve ateşli olur yavrum. O yüzden bana böyle bakmaya son ver ve şu kravatı mı bağla. Lütfen!" Mavi gülerek yataktan kalkıp kocasının elindeki kravatı aldı ve boynuna geçirip düğüm atmak için ayarlamaya başladı.
''Biriniz de şunu tek başınıza yapamaz mısınız?'' Savaş keyifli bir kahkahayı dudaklarının arasından serbest bırakırken kolları çoktan Mavi'nin beline dolamış ve bedenlerini birleştirmişti.
''İstesek onu çok güzel bağlarız yavrum ama biz bu yakınlıktan faydalanmayı tercih ediyoruz!'' dudakları usul usul karısının boynunda geziyor, elleri ise tüm bedenini resmen arşınlıyordu.
''Sabah uyku mahmuru şiş gözlerin, aklımı alan geceliğin ve içimi eriten güzelliğinle benimle uğraşman hoşuma gidiyor. Bunu da yapmazsak akşama kadar sensizliğe nasıl dayanırım.'' Mavi alttan alttan gülerken kravatın düğümünü Savaş'ın boğazına dayayıvermiş ve dudaklarının bir santim ötesinde durmuştu.
''Bu açık sözlü halleriniz aklımı başımdan alıyor Savaş Bey! Akşam geç kalmadan gelirseniz çok sevinirim.'' Dudakları hızlı ve küçük bir öpücükle buluştuktan sonra ayrıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ZAMANI - Yalın Serisi III - 1) Mavi ile Savaş (TAMAMLANDI)
Fiksi UmumLütfen Dikkat! Bu hikaye Yalın Serisi'nin üçüncü kitabıdır. Hikayeyi anlayabilmek adına ilk iki kitabı okumanızı tavsiye ederim. İlk kitap Efsane, ikinci kitap ise Esmerim'dir...