16 Kasım 2016
Eğer kalbime sevgi düşerse benden güçlüsü yok. Yürüdüğüm yolların engebesinin önemi yok; adımlarımı sağlamca attığım köprünün kırık ve tehlikeli olmasının. İnan, sonu sana açılan hiçbir yolun uzunluğunun önemi yok. Yaralandım mı, sararım. Düştüm mü, sürüklenirim. Öldüm mü, son nefesimde seni fısıldarım. Yemin ederim ki yaparım.
Yapardım.
Eğer hayallerimden sen düşmeseydin benden güçlüsü olmazdı. Sen intihar ettin, ben tutamadım.
Hayallerimin tutkalıymışsın, seni tutmak için uzanan ellerim kanlar içinde kalınca anladım.
Yüzümde gülümsememle heyecanlı adımlarla ilerlerken Lisa elini belime yerleştirip, "Jungkook orada oturuyor. Sakın yüzündeki gülümseyi silme ve selam vermemezlik yapma," diye kulağıma fısıldadıktan sonra gözlerim anında onu bulurken aklımdan geçirdiklerimin gözlerimden ona yansıdığına emindim. Yüzümdeki gülümsemenin bozulmasına izin vermedim. Yıllar sonra ilk defa göz göze gelmiştik.
Saatler gibi görünse de yalnızca bir saniye süren bakışmamızı kesip Lisa ve Jennie'nin arkasından göz teması kurmadan tüm grup üyelerine selam vererek Lisa'nın yanına oturdum.
Lisa'ya doğru eğilip, "Gerçekten ama tam önlerinde oturmak, kaderin nasıl bir cilvesi olabilir ki," diye mırıldandım.
"Dikkat çekmememiz gerektiğini biliyorsun Rosie."
Başımı sallayıp geri çekildim. Bu bizim ilk ödül törenimizdi ve bu heyecanlı günümüzün bozulmasını istemiyordum. Bu sefer hevesimi kursağımda bırakmasına izin vermeyecektim, ki artık ona karşı hiçbir şey hissedemiyordum. Aramızda tahtaları gıcırdayan köprünün iplerini kendi kesmişti, şimdi aramızdaki mesafenin ne kadar fazla olduğunu çok net bir şekilde görebiliyordum.
Performanslar başladığında oluşan heyecanım bana kim olduğumu bile unutturmuştu. Ödül törenine katılacağımızı çok önceden biliyorduk ancak sanki bunları yaşamadığımız sürece bir hayal olarak kalmaya devam edecekmiş gibi geliyordu. Hata yapmak istemediğimden gözümün önünde dans figürlerini tekrar edip içimden şarkıları mırıldanmaya başladım.
Lisa ile kimin ne giydiğine dair kısa kıyafet dedikoduları yapmak dışında çok fazla konuşmamıştık. En başta oturduğumdan muhabbetlerin dışında kalıyordum yine de bu benim için iyi sayılırdı. Çünkü heyecanlı olduğum zamanlarda genelde konuşamaz ve dilim tutulurdu.
Az önce beni üşüten hava yerini birden sıcak hava dalgalarına bırakmıştı ve nefes alırken boğulacağımı hissediyordum. Oysa üzerimde mini, siyah beyaz desenli bir etek ve transparan siyah bir gömlek vardı.
Elimi kendime doğru ileri geri sallayıp Lisa'nın kulağına eğildim. "Sence de çok sıcak olmadı mı?"
"Yoo, gayet iyi bence." Bana yandan bir bakış attı. "Chaeng sen iyi misin?"
Ellerimi yanaklarıma koydum. "Evet, bir şey mi var?"
"Yanakların kızarmış, heyecandan mı yoksa? Sakinleş biraz."
Dümdüz olan saçlarımı ensemden havalandırdım. "Elimde değil, ne yapayım. Çok gerildim."
Enseme eliyle hava yaptı. "İlk defa sahneye çıkmayacağız, ayrıca kendini telaşa sokup heyecandan bir yeri karıştırırsan çok üzülürsün."
Gözlerimi kırpıştırdım. "Karıştırır mıyım yoksa? O kadar çalıştık ama yine de karışır mı?"
Elini bacağıma koydu. "Hayır tabii ki. Sadece sakin olmayı dene."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind lights ღ rosékook
FanfictionKeşke sana hak ettiğin her şeyi verebilseydim. Park Chaeyoung ღ Jeon Jungkook 20.07.19