16 Kasım 2015 | 14.30
Kulaklığımın çekilmesiyle saçlarımı önüme siper edip gözyaşlarımı kuruladım ve başımı kaldırdım.
"Jennie unnie?"
"Rosie nerdesin? Aşağıda herkes seni— Rosie sen ağladın mı?"
"Hayır, yok öyle bir şey." Saçlarımı geriye atıp elimle yüzüme hava yaptım. "Biraz duygulandım o kadar."
Endişeli gözlerini üzerimde gezdirdi. "Yalan söyleme." Kollarımdan tutarak beni kendisine çevirdi. "Ne oldu bakalım anlat, seni dinliyorum."
Şirketin en üst katında, terasta oturuyordum. Hava güneşli olsa da rüzgar çok soğuk esiyordu ve şimdiden hasta olacağıma emindim. Buna rağmen kolumu bile kıpırdatamayacak kadar yoğun hissediyordum.
Burnumu çekip Jennie'ye üstten bir bakış attım. Ellerini üzerimden çekmemişti, kollarımı sarsarak, "Eğer biraz daha yüzüme bakmayı sürdürürsen herkesi başımıza toplayacaksın," diye homurdandı.
Aldığım nefesi geri verirken, "Tedirgin hissediyorum," dedim. "Kendimi dibi görünmeyen bir okyanusa atlamaya hevesli, yüzmeyi bilmeyen bir aptal gibi hissediyorum."
"Ah Rosé, böyle hissetmen çok normal. Bir hayal için buraya geldik, az önce çıkış yapacağımızı öğrendik ve hayallerimizi gerçekleştirmemiz için önümüzde sadece aylar var. Bir de böyle düşün, biz çok çalıştık ve başardık!"
Yeniden akmaya başlamış yaşlarımı sildim. "Biz sadece okyanusa atlamaya hak kazandık, belki de o sulardan bir daha çıkamayacağız unnie."
Jennie başını yana yatırdı. "Hep dinlediğin şarkılar yüzünden böyle karamsar oluyorsun sen! Aşağıda bizim için harika bir parti var ve sen burada oturmuş başaramamayı düşünüyorsun. Anın tadını çıkarmalısın."
Üşümüş kollarımı birbirine dolayıp oturduğum bankta gökyüzüne doğru döndüm. "Ben sadece, objektif bir şekilde düşünüp hayatımı düzene oturtmaya çalışıyorum."
Bana saatler gibi gelse de sadece birkaç dakika sessiz kaldık. Telefonuma gelen mesaj sesiyle sessizlik bozuldu. Twitter'dan gelen bildirimin üzerine tıkladım. Jungkook, gülümsediği bir selfiesini paylaşmış ve hayranlarına destekleri için teşekkür mesajı yazmıştı. Oysaki yaklaşık bir saat önce üzgün olduğunu söylüyordu, şu an ise fazlasıyla mutlu ve gururlu görünüyordu.
Belki de sadece görünüyordu, öyle hissetmiyordu.
"Unnie," diye mırıldandım. Kendimle beraber Jennie'yi de düşüncelere boğmuştum. Halbuki yanıma gayet mutlu bir şekilde gelmişti.
"Efendim Rosie?"
"Güçlü olmamız gerek, değil mi?"
Derin bir nefes alıp başını bana çevirdi. "Umutlu olmamız gerek." Saçımı hafifçe okşadı. "Eğer umudun olmasaydı, hayallerinin peşinden buraya kadar gelmezdin. Her zaman, 'Ben buraya nasıl geldim, ben neden buraya geldim?' sorularının cevaplarını aklından çıkarma."
Kollarımı birden Jennie'nin boynuna doladım. "İyiki varsın Jennie."
Ellerini belime yerleştirdi. "Sen de duygusal sincap."
Birbirimizden ayrıldığımızda Jennie ayağa kalktı. Bana bakmadan, "Ben aşağı iniyorum, oyalanmadan sen de gel," diye mırıldandı.
Bana bakmasa da dolmuş gözlerini görebiliyordum. Sadece başımı sallamakla yetindim. Jennie gözden kaybolduğunda kulaklığımın diğer tekini takıp Jungkook'un sesinin kulaklarımda çınlamasına müsaade ettim.
Dudağımı yalayıp birden zihnime dolan anılarla gülümsedim. Seçmelerin olduğu günkü heyecanımı ve öncesinde gece gündüz demeden hırsla yaptığım pratikleri asla unutamayacaktım sanırım. Ben buradaydım çünkü bir şekilde insanlara ulaşmak istiyordum. Ben nasıl bir şarkı dinlediğimde, bir kitap okuduğumda vayahut bir resmi incelediğimde kalbimde bir şeyler hissediyorsam aynı şekilde insanlar beni izlediğinde ve şarkılarımı dinlediğinde aynı şekilde hissetmesini istiyordum.
Çünkü dünya güzeli bir insanın umudunu kırmıştım, artık ona ulaşmamın imkanı yoktu. Onun yerine tanımadığım, umudu kırılmış binlerce insanın yaralarına dokunabilirdim.
Ya da tüm bunların aksine, kalbimi kavurup benliğimi yorgun düşüren bir vicdan azabı. Sadece ufak bir dokunuş beni buraya getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind lights ღ rosékook
FanficKeşke sana hak ettiğin her şeyi verebilseydim. Park Chaeyoung ღ Jeon Jungkook 20.07.19