17.Bölüm

5 0 0
                                    

"Delileri Kıskanıyorum "

Evet doğru duydunuz delileri kıskanıyorum.

Neden  mi?

Her şeyi düşünmelerine gerek yok, bağırırlar ağlarlar zamansız gülerler garipseyen olmaz deli diyip geçerler en fazla.

Ayrı bir Dünyaları olur kendi halin de olurlar kimse karışmaz onlara, kimse sorumluluk yüklemez, bir şey beklenmez onlardan, acıları hissetmezler artık..

Çünkü kaybedecek artık hiç bir şeyleri yoktur onlar  benliklerini kaybetmişler , dünya yansa umurlarında olur mu ?

Halüsinasyon görüp dururlar gerçek olmayan resimler kurarlar akıllarında, en azından bağıra bağıra haykıra bilirler acılarını.

Ben bağıramıyorum haykıramıyorum, ben artık tükendim yavaş yavaş ölüyorum ama diyemiyorum.

Susuyorum olmuyor konuşunca da derdimi anlatamıyorum , konuşmak istemiyorum aslında keşke gözlerimden anlasalar neyimin olduğunu çünkü takatim kalmadı bir kaç cümle bile  kurmaya..

Acınızı kendinize saklayın kimse siz üzüldünüz diye sizinle beraber üzülmez.

Kimse sizin için rahatını bozmaz strese katlanmaz, siz acı çekerken yanınızda kimse olmaz kısacası, bu hayat bana bunları öğretti.

Benim bu hayattan öğrendiklerim, kimseye anlatma derdini, çok fazla insanla muhattap olma, az insan tanı, ve en önemlisi acını kimseyle paylaşma. Sonra en güvendiğin yerinden vuruluyorsun  bir gün.

Ben kendime bile iyi gelmiyorum artık, başkalarına evet acı çektiriyorum kendi karanlığımın içine sürüklüyorum onları, ama sadece İnsanlara değil ben kendime de zarar veriyorum..

Kime güvendiysem güvenimi boşa çıkardı bilmiyorum hata bende mi yoksa etrafımdakiler de mi, sanki her gelen and içmiş beni mutsuz etmeye, Hayatım boyunca içten güldüğüm bir anımı hatırlamıyorum.

Sürekli korku içinde yaşadım bu zamana kadar.
Bir günüm iyi geçse, hemen korkuya kapılıyorum acaba ertesi gün başıma ne gelicek diye. Anlayacağınız ömrüm böyle geçti iyi günlerimde bile korkuyla yaşadım kötü günler beni bir türlü bırakmadı.

Bir insan bir kere ölür, ben defalarca öldüm bu kaçıncı ölüşüm bilmiyorum, her seferinde alışırım diyorum  ne de olsa ilk defa ölmedin ilk defa acı çekmedin, ama alışamıyorum
böyle bir şeye nasılır alışılır bilmiyorum.

Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı neyden  korkabilirim ki artık.

Ne korktuysam başıma geldi zaten daha ne olabilir ki,  annemin gözümün önünde çırpınışını seyrettim çaresizce, abimin intihar etmesini hazmedemedim, ailemin sefil bir hayat yaşamasına şahit oldum , sevdiğim adamın gözlerine baktığım da  çektiğim acı tarif edilemez bile.

Ben herkesin gözü önünde ölüyorum ama kimse elimden tutamıyor kimse yardım edemiyor, ben kendimden de korkuyorum artık.

Belki de çok karamsarsın diye bilirsiniz ama kimse benden artık Ümit etmemi beklemesin benim bir beklentim kalmadı bu dünyadan.

Kendinizi benim yerime koysanıza bir dakikalığına, belki de başka biri olsa benim yerimde kaldıramazdı bile bu kadar acıyı.

Sen her gün vicdan azabıyla uyanmak, uyumak nedir biliyor musun her gün kendini suçlamak sevdiklerini her gün kaybetmek nedir biliyor musun, cansız bir bedene saatlerce sarılmak nedir biliyor musun?

Konuşmak istiyorsun ama yıllarca susuyorsun, her Allah'ın günü birilerinden tehdit alıyorsun  her Allah'ın günü korkuyorsun ellerin titriyor  sinir krizleri geçiriyorsun, hastane koridorlarında hayatın geçiyor, çocukluk mu?

O da ne ben 8 yaşımda büyümek zorunda kaldım bende oynamak istedim bende çocukluğumu oynayarak geçirmek istedim, bende istediğim yemekleri yemek isterdim, en önemlisi de bende ailem tarafından sevilmek isterdim.

Ben bir parça mutluluk istedim, ben istedikçe mutluluk benden uzaklaştı..

Bende dimdik yürümek isterdim,  özgüvenle dertsiz tasasız, ama boynu bükük yürüdüm hep, çünkü çocukluğumda çok ezildim, çok dövüldüm, ben 8 yaşındaydım o yaştaki çocuklar parkta oynarken ben sokakta para kazanmak için elimde olan bir kaç oyuncağımı satıyordum.

Benim çok sevdiğim bir bebek vardı Dedem almıştı o bebeği bana ölmeden önce, onu ağlaya ağlaya birine sattım, o bebeği verirken ellerim titredi benim,  aç kalmamak için mecburdum ama.

Pahalı kıyafetler, pahalı ayakkabılar giyerken onlar, ben yırtık ayakkabıyla gidiyordum sürekli okula, ben o ayakkabıyla 2 sene gittim geldim okula, her defasında dalga geçtiler, her defasında bir köşeye gidip sessiz sessiz ağlardım gururuma yediremezdim onların önünde ağlamayı.

Beni bu yaptıklarıma  fakirliğim zorladı bir işe bulaştım, bedelini ömrüm boyunca ödedim..

Ben bu dünyayla barışmak istedim ben hayatımla barışmak istedim, ama onlar beni bırakmayı tercih ettiler.

Acı çekmekten artık mutluluk duyuyorum, hayat beni böyle bir noktaya getirdi...

Pars her gün kapımın önünde oturup gidiyordu, gizlice onu seyrediyorum kapıyı çalmak istiyor ama bir türlü eli gitmiyordu kapıya, nasıl acı çektiğini görebiliyordum hayal kırıklığını görebiliyordum.

Ama bir bilse benim çektiğim acıları, ben nasıl devam edebilirim hayatıma hiç bir şey olmamış gibi.

Çok zorlanıyorum Pars, sensiz çok acı çekiyorum, sana ihtiyacım var kokunu içime çekmeye, ellerini tutmaya, gözlerine bakıp dünyayı unutmaya ihtiyacım var Pars.
En çokta kafamı göğsüne koyup saatlerce uyumaya ihtiyacım var.

Keşke o gamzende ölebilsem.

Sokakta yürürken gamzesi olan birini görünce aklıma sen geliyorsun hemen, gülümsüyorum,  sonra yanımda olmadığını hatırlıyorum gözümden yaşlar geliyor  sokağın ortasında birden ağlamaya başlıyorum, bazıları delirdiğimi bile düşünüyor artık.

Hiç bir şarkı, hiç bir söz, içimdeki acının tarifini anlatmaya yetmez.

"Bunları size anlatıyorum ama içim çok  yanıyor eskileri hatırladığım için, şimdi 40 yaşındayım, bu benim acı hikayem siz şu an benim yaşadıklarımı okuyorsunuz.
Sonumu merak edenler hikayemi devam okusun derim .."

25 MayısHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin