8

840 137 39
                                    

Seokjin sabah saatlerinde tarlasına uğramış ve henüz yeni ekilmiş sayılan kavunlarının tohumlanışına bakmıştı. Sulama işlerini aksatmıyordu ve yabani otları da geçen günlerde koparmıştı. Elma ağacı çoktan meyvelerini göstermişti, geriye kalan tek şey kırmızılaşmasıydı; nitekim hafiften renk değiştirmeye başlamışlardı.

Hemen yan tarlada ise Taehyung'un güzel çilekleri duruyordu. Onları da uzaktan kontrol etmiş ve sevdiğinin ne kadar güzel ilgi gösterdiğini anlayabilmişti. Ardından öğle vakti geldiğinde ve Taehyung ile neredeyse üç gündür doğru düzgün vakit geçirmediğini fark ettiğinde komşusunun kapısını tıklamıştı.

O gün kendisini öpmesinden sonra çoğu davranışı kontrolünü kaybetmişti. Aklına görüntüler geldikçe yere düşecekmiş gibi hissediyor ve dudaklarında hala Taehyung2un dudaklarını belirsiz de olsa hissedebiliyordu. Uçtuğunu hissetmişti. Devamını istemek için her şeyi yapabilirdi.

Kapı aralandığında Seokjin dalgın bir anında olduğundan sıçrayarak o yöne döndü. Taehyung normal günlere kıyasla kat be kat daha mutlu gözüküyordu. Yüzünde ışıldayan bir gülümsemeyle kapının aralığından diğerinin yüzüne bakıyordu.

Seokjin saniyeler içerisinde istemsizce dudaklarının kıvırmış ve başını hafif yana eğerek sevdiği yüze bakmıştı. Melek gibi, diye geçirdi içinden. Cennetten düşmüş olabileceğini düşünüyordu.

Taehyung daha fazla bekleyemeyip en başından beri heyecanlı olduğunu itiraf ederek "Ben de seni çağıracaktım," demiş ve diğerini kolundan tutarak ustalıkla içeri çekmişti.

Seokjin meraklansa da "Öyle mi?" deyip oyuncu bir ifadeye bürünmüştü. Kolunu tutan sadece kıkırdarken ona sarılmış ve kokusunu içine çektikten sonra kolundan tutup salondaki koltuğa sürüklemişti. Seokjin onu heyecanlandıran şeyin ne olduğunu merak ediyordu, gözlerinin parıldamasına ve bu kadar neşe saçmasına sebep olan şeyi.

Taehyung, Seokjin'i ustalıkla koltuğa oturttuktan sonra eğilip alnına bir öpücük kondurmuş ve karşısındaki küçük bir çocukmuş gibi saçlarını karıştırmıştı. Seokjin ise tüm bunlara karşı gülümsüyor ve diğerinin kendisini mest etmesine izin veriyordu.

"Sana bir sürprizim vardı," diye söze başladı ayaktaki. "Bekle getireyim."

Seokjin diğerinin merdivenlere yönelişini izlemeye koyulmuştu. Siyah, kıvrık saçlar git gide uzaklaşıyorken hala gülümsüyordu. Gördüğü en güzel en sevimli kişiydi. Ne sürprizi hazırladığını bilmiyordu ve tahmin de edemiyordu. Bugün ne doğum günü ne de özel bir gündü.

Taehyung karşısına çıkıp "Sürpriz benim," dese bile mutlu olur ve diğerini kollarına hapsederdi. Aradan birkaç dakika geçtiğinde merdivenlerden gelen takırtı diğerinin zıplaya zıplaya geldiğinin işaretiydi. Seokjin merakla o tarafa bakarken Taehyung gülümseyerek salona koşmuştu.

Elinde merhemlerin konulduğu kaplardan vardı. Seokjin masaj yağı almış olabileceğini düşünse de onların fiyatlarına anca saraydakilerin bütçesi yeterdi ve tam olarak böyle görünmüyorlardı. "İşte," dedi Taehyung neşeyle elindekini gösterirken.

"Geçen gün meydanda iki kız gördüm ve bu elimdeki şey hakkında konuşuyorlardı. Tanrım, Seokjin hayalini kurarken öleceğim sandım." Seokjin diğerinin ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Taehyung pek de çekingen olmayan bir tavırla karşısındaki bedenin kucağına yerleşip ayaklarını iki yanına uzattığında Seokjin belinden tutarak onu desteklemişti.

"Seni bu kadar heyecanlandıran ne ki?" diye sordu dayanamayarak. Merakı cidden büyüyordu. Taehyung kıkırdamış ve boşta kalan elinin parmaklarıyla diğerinin saçlarına hülyalı hülyalı bakarak okşamıştı.

strawberries & melonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin