2

1.4K 188 115
                                    

Kim Seokjin heyecanla elini üzerindeki paltoya sildi. Siyah, hafif eskimiş kumaşın üzerinde elindeki terin ıslaklığı belli olmuştu azıcık. Derin bir nefes alıp gülümsedi ve önünde duran kahverengi kapıyı tıkladı. Taehyung bazı günler derin uykulara yatardı ve kalkmak nedir bilmezdi. Jin bir keresinde böyle olduğu sabahına denk gelmişti. Taehyung elinde sarıldığı yastıkla gözleri kapalı kapıyı açmış ve "Efendim Jin-ah?" demişti fakat sesi öylesine boğuk çıkıyordu ki duymak için yaklaşması gerekmişti. Ona karşı her haliyle büyüleniyordu.

Bugün normaldi. Kapıyı enerjiyle açmış ve karşısında duran Seokjin'e bakmıştı. Mutfakta yumurtasını kırmış güzel bir kahvaltıya hazırlanıyordu. Seokjin'i de içeri davet etmeyi düşündüğü sırada karşısındaki geniş omuzlu "Günaydın Taehyung!" demişti. İçtenlikle gülümsedi ve "Günaydın sana da," dedi. Komşusunu severdi Taehyung. Hemen hemen tüm kasabanın onu çok yakışıklı bulduğunu da bilirdi.

Kapısına gelen birkaç küçük kızın onunla evlenmek için taş-kâğıt-makas oynadığını yakalamıştı bir keresinde. Zihninde beliren görüntü ile daha da geniş gülümsedi ve diğerine baktı. "Benimle kahvaltı yapar mısın diyecektim Taehyung-ah. Sana güzel şeyler pişireceğim."

Taehyung tam da ona bunu sormak üzereydi ancak diğerinin hevesli bakışlarını görünce başıyla onayladı. "Tabii ki Seokjin. Hazırlamana yardım edeyim mi?"

Hemen arkasındaki mutfakta yumurta kırmaya çalışırken heba ettiği yiyeceklere döndü bir anlığına. Ardından Seokjin'e. Geniş omuzlu olan ise kalbinin hızlı atışını engelleyemiyordu, diğerine sarılma isteğini bastırmaya çalışırken hemen arkasındaki mutfağın enkazından haberdardı. Taehyung'un yemek yapmakta kötü olduğunu biliyordu ancak bu gördüğü en şirin şeydi.

"Gerek çok çilek oğlan, sadece bir saat sonra evimde ol."

Taehyung duyduğu lakabına kare bir gülüş vermişti. Seokjin'in onu böyle çağırması hoşuna gidiyordu. Çileklerini çok severdi. Seokjin'in bahçesindeki elma ağacını sevdiği kadar.

"Tamam, kavuncu, gelirim." Ardından Seokjin'in çatılan kaşları onu keyiflendirmişti. "Ya! Bana daha güzel bir isim bul Taehyung-ah! Bu olmaz!" Seokjin şakayla karışık kızgın numarası yapıyor ve diğerinin omzuna ufakça dokunuyordu. Kıkırdayan Taehyung başıyla onayladı ve Seokjin'in omzundaki elini avuç içine alarak sıktı. İki eli arasına aldığı sıcak elin sahibinin ne yaşadığından habersizdi.

"Pekâlâ, kavun prens, bir saat sonra daha güzel bir lakapla gelirim sana. Bana marifetlerini göster."

Seokjin nefesini tutmuştu. Gözleri bir elini saran ellere bir de Taehyung'un güzel yüzüne kayıyordu. Tüm kış boyunca sobasını yakmakla uğraşmamalıydı, bunu anlamıştı. İhtiyacı olan tek şey Taehyung'un sıcak elleriydi ve belki de battaniyeler yerine Taehyung'un onu kucaklamasına ihtiyacı vardı. Mest olmuş şekilde diğerine bakarken yeni lakabını öğrendi ve gülümsedi.

"Merak etme Taehyungie, öyle güzel yemekler pişireceğim ki bana hayran kalacaksın."

Diğeri reddetmeyip başıyla onayladı. "Ona ne kelime kavun prens."

Ve Seokjin ellerinin sıcaklığından ayrılmanın etkisiyle boşluğa düşmüştü. Taehyung kapıyı kapatıp içeri girdiğinde eline gülümseyerek baktı. Daha önce de temas ettikleri anlar olmuştu elbet ama elini tuttuğu olmamıştı hiç. Elini yıkamamak istiyordu hatta şu an bir kavanoza koyup elini izlemek istiyordu.

Elini göğsüne yaslayıp şefkatle sarıldıktan sonra Taehyung'a hazırlayacağı enfes kahvaltı için hazırlıklara başladı.

**

strawberries & melonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin