16

703 113 35
                                    

Seni seviyor...

Onu seviyorum.

Güvende...

Hayatımdaki tek isteğim güvende olması.

Bir yolunu bulacağını söyledi...

Hiçbir şey yapmasını istemiyorum, sadece güvende olsun istiyorum.

Seokjin hücrenin duvarına yaslanmış karanlığı izlerken zihninde Taehyung'u düşlüyordu. Açıkçası bu siyahlığın içinde aklına gelen anılar renklerle dolu ve cıvıl cıvıldı. Taehyung'u bu olayların öncesinde nasıl bulduğunu hatırlamaya çalıştı. Aklına diğerinin tarladaki davranışları geliyordu.

Bir keresinde kasabanın meydanına inmişti Seokjin. Yiyecek bir şeyler almak zorundaydı. Şansına denk gelmiş olmalı ki aynı gün diğerinin de orada olduğunu fark etmişti. Siyah, kıvrık saçlarını uzaktan izlemişti Seokjin. Nereden itibaren kıvrılmaya başladıklarını hesaplamıştı.

Çiftçilerden gerekli malzemeleri almayı bitireli çok olmuştu, sadece diğerini yürürken takip ediyor o görmeden gölgesi olmuş biçimde yaptıklarını seyrediyordu. Taehyung tezgâhlara gülümseyerek yaklaşıyor, eline sebzeleri alıp sanki bir canlıymışçasına kokluyor ve kulağına yaslıyordu. Satanlar garip bakışlar atsa da umursamayıp kafasına eseni alıyordu.

Seokjin kıkırdamıştı. Diğerinin kafasına göre davranması hep hoşuna giderdi. Alışverişinin sonlarına doğru Taehyung elinde tonla yükle yürümeye başlamıştı. Açıkçası güçlü bir çocuktu, pekâlâ da kendi taşırdı onları ancak Taehyung yük taşımaktan pek de hoşlanmazdı. Seokjin kendi elindekilerle ona doğru yürüyüp yardım teklif edeceği sırada bir başkasının ona yürüdüğünü gördü.

Kasabada, bilindiği gibi Taehyung'u tuhaf hareketleriyle de çok seven bir topluluk vardı. Açıkçası tuhaf hareketler yaptığını da düşünmüyordu Seokjin. Sadece hislerini çok güzel gösteriyordu. Severken abartıyordu ve nefret ederken de... İnsanların bunu tuhaf olarak adlandırması daha garipti.

Kız da bu topluluğun içindeydi. Onu daha önce gördüğünü hatırlıyordu Seokjin. Kasabada iki fırıncı vardı ve bu kız genellikle gitmeyi tercih etmediğinin kızıydı. Oldukça güzel ve bakımlıydı. Konu el işleri ve yemek olunca da eline su döktürmezdi. Tüm bunları da Seokjin sevmiyordu.

Kız elinde tuttuğu bir kurabiyeyle Taehyung'un yanına gülerek yaklaşmıştı. Taehyung diğerlerine de yaptığı gibi neşeli bir tavırla kıza bakmıştı. Kız kurabiyesinden yemesini ısrar etmişti ve Taehyung itinayla istemediğini, çok tok olduğunu söylese de dudaklarına kurabiyeyi götürmüş ve elleriyle yedirtmişti.

Seokjin gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. Kasabadaki kızların bu kadar patavatsız olması onu rahatsız ediyordu. Kendisi bile bu kadar kolay adım atamıyordu. Üstelik eşit kulvarlarda yarışmıyorlardı.

Ardından kız kurabiyeyi elleriyle yedirmişti. Taehyung'un elindeki poşetleri görünce yardım teklif etmişti, gözlerine bakılınca da reddetse bile poşetleri evine kadar taşıyacağı açıktı. Seokjin buna daha fazla katlanamayacağını düşünerek adımlarını hızlandırıp onların yanına varmıştı. Çiftin bakışları kendisine dönerken "Merhaba Taehyung-ah," demişti.

Komşusu gülümsemiş ve "Merhaba!" diyerek karşılık vermişti. Seokjin yürümeye devam ettiğinde Taehyung kızı dinlemeden veda etmiş ve onun yanına ulaşmıştı. "Sen de mi pazardaydın?"

Seokjin başıyla onaylamıştı. "Akşama yemeğe gelebilirsin?" Taehyung gülümsemiş ve diğerine "Memnuniyetle," demişti.

Seokjin zihnine dolan görüntülerle gülümsedi. Buna yetecek gücü içinde bulduğuna inanamıyordu. Taehyung'u iliklerine kadar seviyordu. Hayatında hissetmediği birçok duyguyu onunla keşfetmişti. Ne geçmişi ne de geleceği umursuyordu onunlayken. Zaten bu yüzden burada değil miydi?

strawberries & melonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin