3

1K 170 121
                                        

Seokjin evine neredeyse ulaşmak üzereydi. Koşmaktan nefes nefese kalmıştı ve ciğerleri cayır cayır yanıyordu ancak zihninde geç kalmış olduğu için ona dudak büzen bir Taehyung düşüncesi tabanlarına güç veriyordu. Onu üzmeyi hiç ama hiç istemiyordu.

Yol boyunca dalgındı. Yaşadıkları yok sayılabilecek şeyler değildi. Hayatına mal olabilecek anlar yaşamış olması yetmezmiş gibi kadının saçmalığına cidden bir beklentiyle yaklaşıyordu. Batıl bir inançtı yalnızca. Kavunları yine normal sayıda olacaktı, şaşırmayacaktı. Yine de zihni bulanmıştı.

Evinin kapısı bakış açısına girdiğinde ve aralarında on adımlık mesafe kaldığında eğilip soluklanmaya başladı Seokjin. Sakinleşebildiğinde ilerleyip verandaya göz attı. Çevrede kimseler yoktu. Taehyung'un gelip gitmiş olabileceği ihtimaliyle korkuya kapıldı Seokjin. Geç kalmamış olması muhtemel değildi. Her ne kadar hızlı koşsa da uzaktı gittiği yer.

Üstelik ekmek almadan dönmüştü.

Taehyung kesinlikle onu beklememiş olmalıydı. Hafif sabırsız biriydi ve Seokjin bunu çok iyi bilirdi. Çiftçi olmasına rağmen sabırsız olduğu konular çok fazlaydı. Ancak bu bekleyememe alışkanlığı bir nevi hevesle harmanlısınca ortaya işine âşık bir Taehyung çıkıyordu.

Seokjin evine girdiğinde saatler önce hazırlamış olduğu kahvaltı sofrasına baktı. Burada Taehyung ile yiyebilmek isterdi. Mükemmel bir günü kötü sonlandırmaya yakındı. Kadının kavunlarına da bir fayda sağlamayacağını hesaba katarsak Seokjin bu işten tamamen zararlı çıkmıştı. Hem sevdiği adamla geçireceği vaktini hem de mutluluğunu kaybetmişti.

Gözlerini kapayıp sabah elini tutan ellerin sıcaklığını tekrardan hissetmeye çalıştı. O anları tekrardan zihninde canlandırıp yaşarcasına hissetmek istiyordu. Zamanı orada durdurabilmeyi öyle isterdi ki Seokjin... Tam o anda. Taehyung gülümseyerek yüzüne bakıp iki eliyle elini tutmuş olduğu o anda.

Dudaklarını istemsizce kıvırdığı anda yukarıdan gelen takırtı gözlerini açmasına sebep oldu. Hemen merdivenlere yönelip odasına çıkarken yine yiyecekleri araklamak için kedi girmiş olabileceğini düşünüyordu. Sabahleyin havalanması için açık bırakmıştı penceresini. Odasının kapısını açtığında ise kesinlikle bunu beklemiyordu.

Kesinlikle böyle bir kediyi ummuyordu.

Taehyung yerde bağdaş kurmuş elinde Seokjin'in tişörtüyle şaşkınca açılan kapıya bakıyordu. Hemen yanında muhtemelen az önce düşürmüş olduğu tarak vardı. Odanın penceresi sonuna kadar açıktı ve merdivenin ucu uzaktan da olsa gözüküyordu.

Seokjin kalbinin teklediğini hissederken ağzı açık diğerine bakıyordu. Taehyung ise şoku atlatıp genişçe gülümsemiş ve yerden ayaklanmıştı. Elindeki tişörtü yatağa fırlatırken kollarını genişçe açıp koşarak diğerinin bedenine atladı. Seokjin diğerinin kolları altında ezilirken yaşadığı şokun tarifini bilmiyordu. Aynı anda hem kalbi hem de zihni şok geçiriyordu. Göğüs kafesine sığmayan organları vardı.

"Seni bekledim Seokjin, nerelerde kaldın?" dedi Taehyung sarılmaya devam ederken. Ardından kısa bir mesafe uzaklaştı ancak hala boynundaydı kolları diğerinin. Seokjin ise beline korkarcasına kollarını koymuştu ancak Taehyung'u tanıyordu. Aniden böyle şeyler yapmazdı.

Yapmazdı.

Yapmazdı.

Taehyung diğerinin yüzüne dikkatle bakıp dudaklarını büzdü. "Pencereyi açık gördüm ve depodaki merdiveni getirdim. İyi ki açık bırakmışsın yoksa ölecektim yalnızlıktan."

Kıkırdayıp burnunu diğerinin yanağına sürttü. "Tişörtünü kokladım. Yıkanmış olmasına rağmen hala sen gibi kokuyor. Çok güzel."

Seokjin irkilerek diğerinin belinde ellerini istemsizce sıktı. Taehyung bunu özlem olarak algılayınca daha da kıkırdadı. Tekrardan diğerine sarılırken "Tişörtlerinden bazılarını çalıp evime götüreceğim tamam mı?" diye sordu. Aslında cevabını çoktan kendi kendine vermişti. "Kim aldı diye endişelenmemen için söylüyorum. Bende olacaklar."

Seokjin yaşadığı anları senelerdir beklediğini biliyordu. Neler olduğunu kavrayabilecek durumda değildi. Tek bildiği diğerini deli gibi sevdiğiydi. Kollarını sıkıca beline sarıp kendine iyice yapıştırdı bedenini. Siyah saç tutamlarını koklarken mırıldandı. "Ben de seninkileri çalmalıyım belki de Taehyung."

Kıkırdama sesi duydu. "Çalmana gerek yok sevgilim. Beni bul ve sarıl bana. Yanında olacağım."

Yıl 1726, Agora Krallığında dillerden dillere aktarılacak bir hikâye daha doğmuştu. Gençler ibret alsın diye anlatılacaktı ancak gençler de âşık olacaktı onlara. Kimsenin haberi yoktu.

**

yarın yayımlamam gereken bölümü şimdi yayımlıyorum ama pişman değilim

sizi seviyorum xoxo tahmin etmiyordunuz bunu değil mi hahayt ficin en kısa bölümü buydu :(

sizi seviyorum xoxo tahmin etmiyordunuz bunu değil mi hahayt ficin en kısa bölümü buydu :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
strawberries & melonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin