Seokjin son üç saattir diğerinin evin içinde heyecanla koşturup hazırlık yapışını izlemişti. Taehyung ev dağınık olmasa bile düzenlemiş ve mutfağa gidip çilekli turta yapmıştı. Seokjin sarayda yaşadıklarından sonra korkmuş olduğundan sakinleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyordu ancak Taehyung mutlu gözüküyordu.
Çilekli turta yaparken sürekli gülerek kendisine dönmüş ve "Sence pudra şekeri seviyorlar mıdır?" ya da "Çilek sevmiyorlarsa?" diye şirin sorular sormuştu. Ardından Seokjin diğerine yaklaşarak sarılmış ve kısa bir anlığına da olsa Taehyung'un bakışlarının refleks olarak çevreye bakındığına şahit olmuştu.
Sarayda yaşadıkları olay illa ki onu etkileyecekti. "Birileriyle tanışma düşüncesi seni çok mutlu ediyor, demişti Seokjin. Taehyung ise başıyla onaylamış ve "Yıllardır tek başımayım ve arkadaş olarak birileriyle tanışmak mutlu hissettiriyor," demişti. Ardından diğerine dönüp boynuna kollarını dolarken "Senin dışında kimsesizdim," demişti.
Tüm o güzel anlar sonrasında, tam şu anda salonda dört kişi oturuyorlardı. Taehyung koşarak elinde çilekli turtalarla geri dönmüştü. Herkesin önüne bir tane koyarken gülümsüyordu. Jungkook ve Jimin yanlarında ikili koltukta birbirlerine yapışmış otururlarken Seokjin ve Taehyung üçlü koltuğa geçmişlerdi.
Jungkook'un eve girerken gülerek "Saray mutfağından aşırdıklarımızı da getirdim," diyerek verdiği tepsiyi de ortaya koymuşlardı. İçinde poğaça, kurabiye ve patates kızartması vardı. Dörtlü arasında konuşmaya ilk giren Jimin oldu.
"Siz ikiniz," dedi elleriyle üçlü koltukta oturan çifti göstererek. "Sabahleyin Jungkook'u tuttuğum gibi sizi izlemeye geldim. Açıkçası birbirinizi sevdiğinizi görmemek için kör olmak gerekir."
Jungkook da başıyla onaylamıştı. "Yakalanmamak için kuzen yalanı uydurduğunuzda epey güldüm." Taehyung sabahtan beri Seokjin sayesinde sarhoş olduğunu ve birilerinin o halini izlemesinin garip hissettirdiğini düşünüyordu. Olayları düşünmeden hareket ediyordu onunlayken ve burada olmalarının sebebi de bir nevi buydu.
"Peki, siz ikiniz?" dedi Seokjin güldükten sonra. Taehyung'a göre daha hızlı ortama ayak uyduruyordu. "Biz mi?" dedi Jimin gülerek. Ardından diğerine doğru yaklaşıp dudağının kenarına bir öpücük kondurmuştu. Jungkook aniden gelen öpücükle kalbinin hızlı atışını engelleyememişti. Diğeri geri çekilirken genişçe gülümsüyordu.
Taehyung ve Seokjin zaten anlasalar da bir onaya ihtiyaç duymuşlardı. İkisi cidden yakışıyordu. Saç renklerinden konuşmalarına, her türlü insanı mutlu eden bir görüntüydü Jungkook ile Jimin. "Nasıl yakalanmadınız?" diye lafa girdi Taehyung. Açıkçası Seokjin onların yakalanmaya bu kadar yakınken nasıl rahat olabildiklerini merak ediyordu. Kendisi bu kadar uzaktan bile endişeliydi. "Saraydasınız hem de," dedi Seokjin.
Jungkook çilekli turtadan bir dilim aldıktan sonra gülümsedi. "Saray askerleri yedi yaşında ailesinden koparılır ve saraya eğitim için getirilir, biliyorsunuz değil mi?" Seokjin başını onaylarcasına salladı. Taehyung ise ne kadar küçük olduklarını düşünüyordu.
"Sarayda büyüdük, krala itaatkâr olarak büyütüldük. Yıllarca oradaydık ve en kuytu köşelerini bile öğrendik. Bizi yakalayacak kişilerle aynı kişiyiz. Bu yüzden pek de zor olmuyor." Jimin araya girip gülmüş ve "Belki biraz zor oluyor," demişti iki parmağının arasında minik bir boşluk bırakarak. "Sonuçta rahat takılamıyoruz. Çift randevusu yapamıyoruz ve tüm günümüz işimizle geçiyor."
Seokjin söylediklerinden ne demek istediğini anlayabiliyordu. Espri yaparcasına "Saraya itaatkâr büyüyüp kanunları çiğneyen ikil," demişti. Bu diğerlerini güldürürken Jungkook onlara döndü. "Bizim aksimize kendi keyfinize daha önem veriyorsunuz," demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberries & melons
Hayran Kurgutaejin jikook taehyung'un çilekleri, seokjin'in kavunlarıyla...