Iki gündür burdayiz. Sonunda silahı kullanmayı öğrendik. Hala adamın adını bilmiyorduk. Yaz ayındaydık ve vadiden bir sürü dolusu bufalo oluyormuş. Üçümüzde silahlarımızı alıp kanyona doğru gittik. Kanyon gerçekten çok büyüktü. Adam bizi kanyonun yüksek bir tepesinde götürdü. Aman Allahım buneydi... Kanyondaki derin yerlerden milyonlarca havyan geçiyordu. Adam bizi çağırıp yavaşça aşağıya inmeye başladı. Bizde onun bastığı yerlere basa basa aşağı indik. Sürünün sonuna kadar yürüdük. Çok yorulduk. Ama varmıştık. Adam silahını doğrultu. Nişan aldı ve sondan önceki bufaloyu vurdu, böylece ondan sonra gelenler onu ezecekti ve ölecekti, öylede oldu. Bufalolar gittikten sonra aşağı indik ve yokuş yukarı üçümüz taşımaya başladık. Gün aşırmaya başlayıncaya kadar eve gelmiştik. Bufaloyu depoya koyduk. Adam arkamızdan geliyordu ki birden yumuldu. birden bağırmaya başladı. Kalkıp yürüyemiyordu. Kollarına girip yatağa götürdük. Bacağı kanıyordu. Adam," A-akrep" diye bağırdı. Cengiz hemen adamın ayağını sıvadı ve zehri çekmeye başladı. Bende hemen tavayı alıp dışarı çıktım. Tam olarak 8 boğumlu ve simsiyah bir akrep vardı. çok büyüktü. Tavayı 3 defa vurdum. Hiçbirşey olmamıştıama sersemlemişti. Dahada fazla vurdum, artık hareket etmiyordu. Ama korkuyordum, akrebi parçalanıncaya kadar üstüne vurdum, sonrada ayağımla iktirdim. Koşarak evin içine girdim. Adam hala bağırıyordu. Bacağı mosmor olmuştu. Hemen Cengiz çekerimden bir parca yırttı ve mor yerin üstüne bağladı. Demiri ısıt diye bağırıyordu. Yerdeki profili alıp ateşe uzattım. Demiri kızmıştı. Kızdı diye bağırdım. Cengiz yerdeki kemiği alıp adamın ağzına verdi. Bıçağı alıp ipin önünden kesmeye başladı. Adam bağırıyordu ama aldırış etmiyordu. Hemen ayağını koparttı ve yere attı. Getir diye bağırdı bana. Koştura koştura götürdüm ve ayağına bastım. Ayağının acısıyla bağırıyordu. Ama kanı kurudu. Çektiği acı nedeniyle bayılmıştı. Onu yatağına bıraktık.
