Geçmiş

32 1 0
                                    

"Geçmişi bilmeden, olacakları bilemezsin."

Mutlu bir ailede doğdum, annem vardı. İlkokulu şehire gidemeyeceğim için adada bulunan ufak tefek okullarda okudum fakat o okullara ulaşmak zor olduğu için dördüncü sınıfa geç başladım çünkü her yıl okul kapandığı için okul değiştiriyordum. Dördüncü sınıfta okul bulmuştuk ama çok uzaktı biz de bir ay sonra yakınımızda açılacak okul için bekledik, iyi de oldu bence her gün o yolu yürümek eziyet.

İlkokul güzel geçti diyebilirim ama hiçbir zaman çok çalışkan bir öğrenci olmadım, öyle olmak pek önemli değildi benim için ama ilkokuldan sonra hangi okula gideceğim? Ortaokula gitmek için adamızdaki bir okuldan burs almak veya başarımı kanıtlamam zorunlu! Hayır anlamadığım şey neden? Neyse hala da anlamadığımı kabul ediyorum, önemli olan mutlu olabilmek benim için. Hayat felsefem bu ne yapabilirim? Tabii okul bitince de hemen denize koşturuyordum, denize eğer bir gün girmezsem asla iyi hissedemeyen biriyim. Annem ile babam dördüncü sınıfın sonlarına doğru kavga etmeyi daha çok arttırdılar, tabii ben de bir şeylerin farkına varmaya başladım artık. Ortaokul için kavga ediyorlardı! Bu kadar kavga sadece benim yüzümdendi, iyi ki komşularımız yoktu yoksa kim bilir kaç kere şikayete gelmişlerdi.

Bir gün babam yavaşça kapıyı açtı... yüz ifadesinden bile belliydi, kötü bir şey olmuştu. Hemen "Baba ne oldu?" diye sordum. Babam ise "Salona gel konuşmamız gerekli!" demekle yetindi. Korkuyordum, evet hem de çok korkuyordum. Annemin de babamın da yüz ifadesi çok öfkeliydi, göz teması kurmadan yavaşça diğer koltuğa geçtim. Sanki çok fazla koltuğumuz vardı! Sadece iki tane küçük koltuk ama ben sıska biri olduğum için annemin yanına yavaşça süzüldüm. Kabul etmem gerekli ki hep biraz anneci olmuşumdur. Neyse konuşmaya başladılar ama sanki sadece benim orada olmamı görmek istiyorlardı sadece çünkü ikisi de hiçbir şey demediler. Sonuç olarak şehire gönderileceğimi öğrendim.

Filmlerdeki tepki "NE!?" arkadaşlarımı, ailemi, evimi, denizi bırakıp şehire gönderiliyordum! Sadece bir okul için... "Senin iyiliğin için." klasik yetişkinler, ben mutluydum hayatımda. Okula gerek yoktu, deniz, arkadaşlarım, ailem, evim bana yetiyordu! Yaz tatiline girdik ama okulum beni en geç bir ay içinde görmek istiyordu, bana uygun okul arkadaşları seçeceklermiş. Bunu duyunca dudaklarımı çok az oynatarak kimsenin duymayacağı bir sesle "Çok önemsiyordum ya bunu..." dedim ve yüzümdeki iğrenç gülümsemenin yüzümde yayıldığını ve engel olamadığımı fark ettim.

Bir ayım vardı... kocaman bir ömürü bir aya sığdıracaktım. Hayatım bitiyordu sanki! Zamanımı çok güzel değerlendirdim, geç yatıp erken kalkıyordum, en fazla beş saat uyuyabiliyordum.

Üç hafta böyle gelip geçti fakat son hafta çok yorulduğum için denizin ortasında bayıldım... uyandığımda sanırım Emir vardı baş ucumda. Beni kaldırmaya çalışıyordu, Emir benden büyük olduğu ve uzun olduğu halde nedense canımı yakmamak için çok dikkat etmeye çalışıyordu. Kendime tam olarak gelemediğim için başımda, Emir mi var, Mete mi var hala çözemedim. 1 saat sonra barakaya benzer bir evdeydim. İçeride benden başka dört kişi daha vardı, aslında beş kişilermiş ama maalesef diğer arkadaşları avlanmaya ve meyve toplamaya çıkmışlar. Asıl anlamadığım şey neden o anda "BEN NEREDEYİM!?" diye bağırmadım. Hayır, hiç tanımadığın insanlarlasın, hepsi sana bakıyor, insan bir "Neredeyim?" diye sorar. İşte kafam soramayacak kadar kötüydü herhalde. Veya gerçekten fazla zekiyim. İçeride bulunan dört kişinin isimlerini sordum... İlk kız hemen; "BEN İREM SEN KİMSİN?" diye atıldı, Emir diye bahsettiğim çocuk ardından "İrem azıcık sakin olsan diyorum" dedi. Ardından Mete kendini tanıttı. Ama Ceren utanıyordu. Kısacık saçlarını yukarıdan toplamıştı, iki tane küçücük kuyruk. Hani bebeklere yapılır ya, işte onlardan. Onu da bana Emir tanıttı ve bana elini uzattı "Aramıza hoş geldin!" diyip gülümsedi, ben onun elini bile sıkamadan korkudan "Neredeyim, ne arası?" diye sormaya başladım, sonunda zeki beynim çalışmaya başladı. Bana her şeyi anlattı İrem, hala inanamıyorum... derken... kapıdan "ALLAHHHHH!" diye bir ses geldi, o kadar korktum ki içeri giren çocuğun sadece bedenini gördüm. İçeri girince herkes ona çok garip bakışlar attı, çocuğun utandığı belliydi. Kendini tanıttı adı Emre'ymiş. Benden iki yaş daha küçükmüş. Ben size yaşlarımızı söylemeyi unuttum, ben o zamanlar onüç yaşındaydım, Ceren benden bir yaş daha büyüktü, Emre onbir yaşındaydı, İrem ile yaşıttık, Emir onaltı yaşındaydı. Mete ise onbeş yaşındaydı ama Mete'nin boyu, Emir'in boyunun iki katıydı. Mete 1.86 olduğu halde Emir 1.72 gibiydi.

Hepsini çok sevmiştim ama Emre bana bebekliğimi hatırlatmıştı... kişiliğimiz hiç benzemediği halde onu çok sevmiştim.

DALGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin