13.Bölüm

35.1K 1.2K 195
                                    

Kısa bir açıklama: LEYLA'YI VE ÖLÜMÜNE İMZA'YI ARTIK HAFTADA BİR DEĞİL, İKİ HAFTADA BİR GÜNCELLEYECEĞİM.

PEKİ NEDEN?

ÇÜNKÜ UZUN BÖLÜMLER PAYLAŞIYORUM VE İKİ HİKAYEDE BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ, RASTGELE BİR ŞEYLER YAZIP PAYLAŞMAK İÇİME SİNMİYOR.

KEYİFLİ OKUMALAR.

"Aldıklarımızı yerleştir diye. Hemen bir fesatlık, hemen bir şüphe yavrum."

Kolunu yanındaki kadının omzuna sahiplenir bir edayla attıktan sonra odaya geçtiler beraber. Odanın bir köşesinde bekleyen alış veriş torbalarını ellerine alıp giyinme odasına geçtiler. Agâh kendi kıyafetlerini odanın sağ tarafındaki depolama alanına geçirirken, Leyla elindeki makasla ürünlerin etiketlerini kesiyordu. Boşta duran pek çok askıya aldıklarını yerleştiriken aralıklarla birbirlerine temas ediyorlar ve o anlarda göz göze geliyorlardı büyük bir açlıkla. Banyo bölümüne geçip diş fırçası, makyaj malzemesi, şampuan, kadınsal ürünler ve daha pek çok şeyi yerleştirdiler:

"Neden böyle bir şey yapıyoruz Agâh?"

"Bana geldiğine inanmam lazım. Benimle olduğuna ikna olmam lazım. Buna o kadar çok ihtiyacım var ki, daha doğrusu benim her an sana ihtiyacım var Leyla."

Elini adamın yüzüne dokundurdu bir müddet burada olduğuna ikna etmek ister gibi. Adamda yüzündeki ele dudaklarını bastırdı. Sevginin dilenciliği kol geziyor, birbirlerine sevgi diye el açıp, sevgi diye göz yumuyorlardı.

Ey aciz bedenli bizler, bizler neden bunca yükü omuzlaya bilirken, neden sevgiye, aşka, tokluğa bu kadar güçsüzüz. Bizler kimleriz? Bizler sevginin, aşkın pençesindeki aciz bedenli insancıklarız, teslimiyetide, teslim olmayıda en iyi biz biliriz:

"Ellerin bile özlem sebebi. Bana bakan gözlerin hele, şöyle sırlı sırlı bakmıyor mu? Ben o zaman acizleşiyorum."

"Beraberiz." Leyla adımlarını adama yaklaştırıp dudaklarına ulaştı. Öpüşmek; iki dudağın birbirine olan temasından çok, sevgi bağlarının göstergesiydi. Kollarını kadının beline yerleştirip, ayaklarının yerden kesilmesini sağladı ve o esnada Leyla bacaklarını Agâh'a doladı.

Banyodan ağır ağır odaya girdiklerinde yatağın üzerine oturdu kucağında Leyla ile. Birbirlerinin saçlarına parmaklarını geçirip, dokunma hissinin vermiş olduğu hareretle ve açlıkla dokunuyorlardı.

Evrenin saatleri onlar için durmuş, varoluş anı başlamıştı. Toprağa serpilen tohum gibi yağmuru ve güneşi bekliyorlardı. Birbirlerinin bedenlerine dokunurken ikiside bilmeksizin ruhlarının yaralanmışlıklarını sarıyorlardı. Onlar engin denizlerin fırtınasında denizin üzerinde sallanan iki gemi gibiydiler. Dudaklarını yavaşça geriye çekip, Agâh'ın boyun girintisine alnını yasladı. Adam öyle doruktaydı ki, geri çekilmek şöyle dursun, bedeni daha fazlası için kavruluyordu:

"Kendini zorlama bebeğim. Benim yanımda ol. Biz geriye kalan her şeyi birlikte alt edeceğiz söz veriyorum."

"Yanındayım."

"Sen beni öyle çok seveceksin ki, bütün yolların bana çıkacak. Benim olmadığım yer sana zindan gibi gelecek, ancak aydınlığa benimle çıkacaksın. Düşsem, benden önce senin canın yanacak, göreceksin."

"Nereden biliyorsun?"

"Çünkü ben senin ateşinde kavruldum. Sende benim ateşimde kavrulacaksın yaralı ceylan."

Birbirlerine sarıldılar sımsıkı, defalarca kez birbirlerini öptüler. Uzun bir müddet öylece oturup, sadece dokunarak hissetmeye çalıştılar. Onların hikayesi zifiri karanlıkta, ikisininde en yaralı olduğu gün meydana gelmişti. Birbirlerinin ekseninde dönmeye daha ilk o anlarda başlamışlardı.

LEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin