Sevgili hayalet okuyucularım (okuyup oy vermeyen ve yorum yapmayanlardan bahsediyorum tabii ki) aşağıdaki o minicik yıldıza dokunursanız bende mutlu olurum.
KEYİFLİ OKUMALAR CANLARIM...
Bir vaveyla koptu dudaklarından, bir yara daha aldı serçeden farksız kalbi, ötelenen bedeni kimine göre cennetin, kimine göre cehhennemin tohumuyla gark oluyordu. Karnının içinde minik bir kalp, minik bir beden, küçücük eller ve ayaklar babasızlığın, yargıların, düşman bakışların içine gelebilmek için tutunuyordu ufacık kesesine annesinden habersiz. Acıyla, sancıyla kavrulan kasıklarından dizlerine dek inen yoğun sancı eşiği dayanılması zor saniyeler bahşediyordu Leyla'nın o pek narin, kırılmaya pek müsait olan bedenine. Kalbinden ruhuna akan kara giysili zebaniler keşmekeşliğin içine çekmek için ayak direndikçe diriyordu. Nefesi titredi. Gözleri kederin acı tohumlarını kustu yanaklarından taa gerdanına inen.
"Aldırmam! O bebek benim! Annesi benim! Bebeğim benim için geliyor, aldırmam!" Hıçkırıkları boğazını yararak gün yüzüne çıkarken titrek nefesleri odadaki hüzün kokusunu arttırdı.
"Seni aldatan bir adamın bebeğini taşımakta neden bu kadar ısrarcısın? Aykut pisliği seni aldatmadı mı? Aldattı! Sen de tutmuşsun aldırmam diyorsun!" sert bir tavırla, işaret parmağını kardeşine sallayarak konuşuyordu Lale. Gelecek günlerin kaygısından ziyade biten nişanlılık meselesinin devamını midesinin kaldıramayacağına, dahası Aykut'la bir ömür yüz göz olmak zorunda kalacaklarını hesap ediyordu abla olarak.
Yüreği umman yeri olsa da, kirpiklerinden damlayan cennet bu kez varlığından bir haber olduğu bebeği, emzireceği, can vereceği, kirpik tanelerini sayacağı evladı içindi. Terli avuç içlerini yanaklarına bastırıp tuzlu suyu eliyle öteledi.
"Aykut'tan değil. Eve gidince anlatacağım. Lütfen izin ver doktor işini yapsın."
Kararını bekleyen doktora döndürdü ağlamak harap olmuş çehresini: "Ne gerekiyorsa yap lütfen."
Gözlerinden şakaklarına damlayan sıcak tuzlu su, bir biri ardına aktığından kahverengi saçlarının içinde, kulaklarının ardında kayboluyordu. O gece kadın olmanın iki halinide sonuna dek yaşamış bedenine verilen ödül mü, ceza mı bilmesede annelik kan basıncına dahi işlemişti anında. Lale ise son işittiği şeyin doğru olup olmayacağını bilmediğinden sabırsız, bir o kadar da endişe yüklüydü. Toplumun çarpık kuralları erkek için ayrı, kadın için ayrıyken bilinçsizce talipti kardeşi bu bebeğe.
"Bu gece sizi hastanemizde misafir edelim. Bebek şimdilik iyi gözüküyor ama tedbiri bırakmamalıyız."
"Peki."
Üst kattaki odalardan birine alındığında beslenmesinin zayıflığından, kilosundan, yapması ve yapmaması gerekenlere kadar bir sürü bilgiler aldı onca sancıyla muhattap olurken. Sabaha dek serum, iğne ve tıbbın ilerlediğince pek çok tedaviler uygulandı güçsüzlükten muzdarip bedenine. Bir gece hastanede yatmanın vermiş olduğu yorgunluk ve bitkinlikle sabah olduğunda başladı eşyalarını toplamaya. Yaşadığı o geceden bahsetmemesinin ana maddelerinden biri; kendisini sonsuza dek eleştirebileceğini düşünmesiydi, ikincisi ise; böylesine pervasız davrandığı için kızabileceğiydi. Sonuç olarak bugün eve vardıklarında bir bir anlatacaktı herşeyi.
Hastaneden çıkmadan son kez doktor muaynesinden geçti. Sabaha dek hissettiği sancılar öylesi büyük, öylesi tahammül sınırlarını zorlayan cinstendi ki her bir saç telinin dibinden taşan ter boğumları, ensesine biriken acı, dişlerini sıkmaktan kaynaklı diş etlerindeki müthiş sancının tarifi yoktu. Bir gece de tüm kemikleri kırılmıştı sanki de bunu taraf etmenin başka yolu yok gibiydi. Elindeki ufak çantayla ağır ağır arabaya bindi kasıklarındaki ince telli sızıyla. Lale kız kardeşine olan duygularına henüz bir ad veremediğinden, susup yola konsantre oldu evde konuşacaklarını hesap ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA
NonfiksiHayat ve insanlar tarafından hoyratça ezilmiş iki ruhun körelmiş bir gecede bıçak gibi kesişen hayatları... Zamanın zamansızlığında bir Leyla, zamana hükmeden bir Agâh. Şiir gibi bir kadın, roman gibi bir adamın dolu dizgin hayatları... 30.06.2019...