ON-ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

1.1K 92 108
                                    


(Medyandaki şarkıyla okuyun.♡)

Jin duyduklarıyla şaşkına döndü, daha fazla orada kalamazdı. Kalbini o hastene odasına bırakarak, savsak ve hızlı adımlarla dışarıya atmıştı kendini. Gözlerinin yandığını hissediyordu, kalbinin acıdığını. Ağlamamak için kendini sıkıyordu, düşlerini biribirine bastırıp derin nefesler alıyordu.

Taehyung'un dediklerini düşündü. 'Benim Jin'i önemseyeceğimi nasıl düşünürsün? O kim ki onu seveyim?' Jin'in beyninde tekrarlamıyordu, Taehyung'un acı sözleri.

Gözleri dolmaya başladı ne kadar kendini sıkarsa, önüne geçemedi, çok duyusal bir yapısı vardı zaten. Sesizce gözyaşlarını döktü.
Hıçkıramazdı, kendisine bir şey dememiş ve bir umut vermemişti.

Boş bir bank bulduğu gibi kendini bıraktı ve bacaklarını kendine çekip sardı kollarıyla.
Kendine kızmaya başladı, bu kısa sürede ona nasıl bu kadar güvendiğine kızdı. Nasıl bu kadar aptal olduğuna kızdı.

Sırf Taehyung'a benzediği için, onun gibi olduğunu sanmıştı.
Kendisini önemsediğini ve sevdiğini düşünmüştü bazen ama yanılmıştı. Onun için her şey bir yalanmış, kendisiyle alay etmiş.

Boş gözlerle Hastahaneye bakıyordu, sanki bir robot gibi kıpırdamıyordu. Sadece göz yaşları durmadan akıyordu yanaklarından. Boğazında bir yumru oluşmuş ve nefes almasına izin vermiyordu. Bakta otururken telefonunu çaldı. Dalgınca Taehyung'un kaldığı odaya baktığı için, duymamıştı ama arayla çalarken fark etti.

Ilk başta önemsemedi ve açmak istemedi ama ısrarla çalmasıyla cebinden çıkartı. Okul müdürünün aradığını gördüğünde, sinirle göz devirdi başta.

"Bu yine niye arıyor?" Diyip telefonu açıp kulağına götürdü.
"Buyrun müdürüm?"
"Jin ne yapıyorsun? Müsait misin?"
"Evet efendim, sizi dinliyorum?"
"Öğretmen arkadaşların tatil için bir gezi düzenlemişler Busan'a gelmek ister misin diye soracaktım?" Jin başta gitmek istemesede biraz aklının dağılması için, iyi gelebilir diye düşündü.

"Geliyorum kaçta yola çıkacaksınız?"
"Bir saatte çıkacaz sana otelin konumunu atıyorum. Orada görüşürüz." Diyip kapattı telefonu. Jin hastahane baktı biraz, en iyisi bir daha Taehyung'la görüşememek diye düşündü. Kalbi başka bir şey desede aldırmadı.

Ayağa kaldığı gibi ayaklarının titrediğini fark etti, uzun bir süre orada oturduğu için uyuşmuştu. Zorlada olsa otoparka gidip, kendini arabasına attı. Daha fazla burada kalmak istemediği için hemen arabayı çalıştırıp yola çıktı.

-----

Taehyung, Nam-gil'in söylediklerini düşünüyordu bir yerde haklıydı ,sonuçta intikam için yine geri gelmişti. Ama Jin'e kapılmıştı onu korumak istemişti eski günlerdeki gibi.

Nam-gil yeni çıkmıştı odadan ve kapıda bekleyeceğini söylemişti.
Bir süre Jin'in gelmesini beklemişti, ama gelmemişti bunun üzerine merak etmeye başlamıştı. Biraz daha beklemek en iyisi diye düşündü ve beş, on dk daha beklemeye karar verdi ama hala yoktu, 'kendine kahve almak istemiştir' diye düşünmüştü. Neredeyse bir saat olacaktı, endişeyle yatağın baş ucundaki düğmeye bastı.

Içeriye hemşirenin gelmesiyle, merak ettiği soruyo sordu.
"Beni buraya getiren Bay kim Seok Jin nerede olduğunu biliyormusunuz?"
"Siz misafirinizle konuşurken geldi kapıya kadar, biraz bekledi kapıda. Sonra ne olduğunu anlamadım, koşarak çıktı hastahaneden."

Taehyung, Jin'in her şeyi duyma ihtimaline karşı içinden koca bir 's*ktir' çekmişti. Korkup endişelenmişti. Hızla teşekkür edip, telefonunu eline aldı.
Hemen Jin'in numarasını üstüne basıp kulağına götürdü.

İntikam TAEJİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin