|10.Bölüm|"Vampir"

403 23 8
                                    

Miray'ın ağzından;

Sinirlerim gerilmiş adeta pimi çekilmiş bir bomba gibiydim. Hemen odama gidip kendimi sakinleştirmem gerekiyordu yoksa masum birine patlayacaktım. Defne’yi geride bırakmıştım çünkü masum kişinin o olmasını istemiyordum. Birisini dövmek insanı sakinleştirmesi gerekmez miydi? Neden beni daha kızgın birine dönüştürmüştü ki?

Adımlarımı hızlandırıp okuldan çıktım ve yurda doğru yol aldım. Adımlarımı hızlandırmaktan kastım koşar derecesine getirmekti ve bir süre sonra sıkılmış ciddi ciddi koşmaya başlamıştım. Rüzgarın yüzüme vurduğu ve saçlarımdan akıp geçtiğinde bıraktığı his kaslarımı yumuşatıyordu.  Bir süre daha koşmaya devam ettim. Kendimi maratona katılmış bir koşucu gibi hissetmeye başladığımda yurdun kapısından içeri girmek üzereydim. Soluklarım dengesizleşmişti ama hala ciğerlerime ve bana yetiyorlardı.

Odamın önüne geldiğimde hiç beklemeden içeri girdim. Zaten yurtta tek tük insanlar vardı. Çoğu okuldaydı.  Bende rahatça film izleyebileceğimi biliyordum. 

Kendimi yatağın üstüne attım ve hemen yanımdaki laptopumu kucağıma aldım. Sinirlendiğimde her zaman yaptığım gibi film seyredecektim. Eğer sizde öfkelenirseniz ya da üzülürseniz film izleyin ve ya kitap okuyun. Çünkü kurgu sizi o kadar içine alıyor ki bir anda tüm dertleriniz küçücük gözüküyor. O an sadece karakterlerin sorunlarını paylaşıyorsunuz ve onlar için üzülüyorsunuz. Kendi acizliğiniz yok oluyor.

İnternete girdim ve düşünmeye başladım. İzlemem gereken bir sürü film vardı ama aklıma şuan gelen tek film ‘Aynı yıldızın altında’ oldu. İşte ben Miray, kendine ağlamayı yakıştıramayan ve küçük düşürücü bulan Miray bir film için ağlamayı gayet mantıklı buluyordu.  İroni kraliçesi.

Yatakta kendimi ileriye doğru attım ve laptopu kucağımda tutma uğraşıma devam derken bir yandan da kanepede kulaklığımı aradım ama elim sıcak bir şeye değince çığlık atmaktan kendimi alıkoyamadım.

“Kızım ne çığlık atıyorsun?”diye homurdandı uykulu bir ses.  Kalbim göğüs kafesimi kum çuvalı gibi yumruklarken sesin sahibin Burak olduğunu anladım. İçimden bildiğim tüm küfürleri saydırdım. Söylemem gerek fazlaca küfür bilirim.

“Ne işin var burada?”diye çığırdım fısıltıyla karışık. Değişik ruh hallerimden sesimde etkileniyordu. Koskoca çocuğu fark edememe mi yanayım film izleyemeyeceğime mi bilemedim.

“Uyumaya geldim.”dedi kısaca. Gözlerimi yüzüne diktim ve boş boş bakmaya başladım. Ne söyleyeyim yani?

“Sen neden buradasın? Okulun yok mu senin?”diye sordu. Ağır bir şekilde yattığı yerde doğrularak.  Dikkatlice onu incelemekte kendimi alıkoyamazken cevap vermem gerektiğinin farkındaydım.

“Film izleyeceğim.”dedim. Bir umut belki o uyumaya devam eder bende hazırladığım peçeteleri dibine kadar kullanabilirdim. Ama tabi ki öyle bir şey olmadı.

“Hangi film?”

“Aynı yıldızın altında!”dedim adeta şakıyarak. Kitabını okumuştum ve salya sümük ağlamıştım. Filmini duyunca hemen izlemem gerektiğini kendime not etmiştim.

“Tamam, kay bende izleyeyim.”dedi ve kanepeden kalkıp yatağımın yanına geldi. Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim ama bana bakan beklenti dolu gözlerini gördüğümde oturması için yer açtım. Hemencecik yanıma kuruldu ve kucağımdaki laptopu alıp kendi kucağına koydu. Gözlerimi devirsem de tek kelime etmeden filmi başlattım ve peçetemi elime aldım.

Daha filmin yarısına gelmemize rağmen benim gözlerim dolmaya başlamıştı. Sonunda ağlamaya başladığımda hıçkırıklarım ardı ardına diziliyordu. Kahretsin Gus neden böyle olmak zorundaydı ki?

Ahlaksız MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin