|14.BÖLÜM|"Affet?"

378 19 5
                                    

Defne'nin ağzından;

Poyraz arabayı durdurunca bir evin önünde durduğumuzu farkettim soru sormak için ağzımı açtığımda konuşmama izin vermeden kendi konuşmaya başladı.

"Burası benim evim ve beraber yemek yaparız diye düşünmüştüm. Tabii istersen-"dedi ve bu sefer ben onun sözünü böldüm.

"Çok iyi düşünmüşsün."

Eve girdiğimizde kısa bir koridordan sonra salona direk giren kapıdan geçtik. Salona mor ve siyah renkler hakimdi mutfak da salondaydı ve yukarıya çıkan bir merdiven vardı.

Çok yumuşak bir ses tonuyla"Burası çok güzelmiş Poyraz." dedim.

Poyraz da gülümseyip 'ne sandın' bakışlarını attı sonra bana yaklaşıp "Bu başbelası yemek yapabiliyordur umarım." dedi.

Küçümseyici bakışlarımı attıp mutfağa geçtim hala salonun ortasında duran Poyraz'a seslenip "Orda put gibi durcağına yardım et bana salak"dedim.

Bana dönüp anlam veremediğim bi bakış attı, sonra eliyle  tavukları gösterip "Onları pişir" diye emir verdi resmen.

Alaycı gülümsememi takınıp "Yok daha neler yapmıyorum işte." deyip koltuğa oturdum.  

Birkaç saniye ölümcül bakışlarına maruz kalsamda sonunda bana bakmaktan vazgeçip derin bir iç çekti ve kendi tezgaha doğru ilerledi. Bende ahenk içerisinde hareket eden bedenini izleyip ağzımın sularının akmasını engellemeye çalıştım. Böyle bir adamın benimle takıldığını düşündükçe bayılacak gibi oluyordum. Tamam, bende güzeldim ama onun sıra dışı bir güzelliği vardı. Sanki her an kırılacakmış ama bir o kadarda hiçbir zaman kırılmayacakmış gibi duruyordu güzelliği.

Bıçağın tahtaya seri şekilde vuruş sesleri kulağımı doldurunca kafamı hafifçe yukarı kaldırdım. Poyraz yemek yapıyordu. İşte buna şaşırabilirdim. Hem de o kadar hızlı doğruyordu ki soğanları gözlerim bıçağı takip edemiyordu.

Oturduğum yerden kalktım ve usul adımlarla Poyraz’a yaklaştım. Arkasını dönmesine gerek yoktu. Benim geldiğimi kendimce usul adımlarla nitelendirdiğim ama öküz gibi ses çıkartan ayak seslerimden anlamıştı nasılsa.

“Eğer yardım edeceksen gel. Etmeyeceksen bana ayak bağı olma.”dedi ciddi bir tavırla. Soğan gözlerini yakmıyor muydu acaba?

“Tamam, yardım etmeye geldim.”dedim uslu kız sesimle. Bana kısa bir bakış attıktan sonra işine geri döndü.

“Domatesleri güzelce yıka ve küçük küçük doğra.”dedi. Komutanından emir almış asker gibi başımı salladım ve dediklerini yapmaya başladım. Avucuma sığdırabildiğim kadar domatesi alıp yıkadım ve doğramaya başladım. Yemek yapmakta iyiydim ama hobi olarak yapmazdım.

İşimi bitirdiğimde bana baktığını fark ettim.              

“Aferin, şimdi de biberleri doğra bakalım.”

Gülümsedim ve biberleri aldım.

“Bugün ne yaptın?”diye sordum bıçağa konsantre olmuş dikkatimi dağıtmadan. İç çektiğini duyar gibi oldum.

“Önemli bir şey yaptığım söylenemezdi.  Ufak birkaç işi hallettim.”dedi işini kesmeden. Bende kafamı salladım ve işime devam ettim.  Bir saatin sonunda özel sosuyla hazırlanmış tavuk fırında pişmekteydi ve güzel bir salata hazırlamıştık. Çorbanın da dumanı tütüyordu.

Beraber masayı hazırlarken havadan sudan konuşuyorduk. Konu birden Burak ve Miray’a gelince havanın gerildiğini hissetmeden edemedim.

“O kızın Burak’la takılmasını istemiyorum.”dedi Poyraz ciddi bir  tavırla. Hemen savunmaya geçtim.

Ahlaksız MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin