"Kimse var mı?" Bu tapınağın kaç yıldır bir meleği olmadığını duymuştum. Demek ki o seçilmiş melek olacak kişi benim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Taehyung bana yardımcı olacağını söylemişti ama etrafta yok.
"Taehyung!" Tapınağın kapısından içeri girdiğimde büyük bir şoka uğradım. Karşımda iki tane taşa dönmüş küçük insan gibi bir şey duruyordu. Burası tehlikeli bir yer mi? Kimse yok.
İçime nasıl bir cesaret geldiyse taşlara yaklaştım. Kafalarını dokunduğum an taşlar parçalandı. Korku içerisinde kendimi geri atarken arkamda dikilen birine takıldım. Tam düşücekken beni tuttu. Göz göze geldik ve anında kayboldu.
Tanımadığım ama tanıyormuş gibi hissettiğim bir çift göz beni garip hislerle burada bırakıp anında kayboldu. Tek gördüğüm şey kan kırmızı gözleriydi. Kan kırmızı gözler bir insanda nasıl bulunabilir? Ahh tabi şu an melek olacak kişinin böyle şeylere şaşırmaması gerek.
Ben neyin içine düştüm böyle?
Karşımdaki küçük insanımsı şeylere bakarken onlar kovalamaca oynarmış gibi etrafta dönüyorlardı. "Hey! Kimsiniz?" İkiside birden olduğu yerde durdu ve bana hızlıca yaklaşıp önümde durdu.
"Bizi görebiliyor musun?" Kafamı sağa doğru hafif eğdim. "Görmemem mi gerekirdi?" Birbirlerine bakıp hızlıca el çırptılar. "O yeni meleğimiz." Aynı anda söyledikleri şeyle buradaki yeni melek olduğuma kesin karar verdim.
"Hey çocuklar. Üzgünüm geciktim. Nasılsın Mayi? Ya sen Kayi?" Taehyung sonunda gelmişti. Hızlıca onun yanına gidip koluna vurdun. "Çok fazla geciktiniz. Kafayı yedim sandım." Mayi ve Kayi diye isimlerini duyduğum iki küçük insancık başlarını önüne eğdiler. "Seni korkutmak istememiştik"
Şu Kayi ve Mayi maske takıyordu. Biri mavi biri ise kırmızı. Şu an hangisinin Mayi veya Kayi olduğu hakkında bir fikrim yok. Yakında alışmam gerek gibi duruyor.
"Söylesene Tae insan melek mi seçildi? O pek melek gibi durmuyor" Tae dertli bir nefes verdi. "Tanrının karar verdiğine göre üstüne bir şey diyemeyiz. Açıklaması şu şekilde-" Bana yandan bir bakış attı ve Kayi'nin kulağına yaklaştı.
Bir şeyler söyledikten sonra geri çekildi ve sözlerine devam etti. "Özel biri olduğu için seçmek istedi. Hem bir yandan da iyilik gibi düşünmesi için. Çünkü çok kötü şeyler yaşadı." Bu sefer bana döndü. Baş parmağını bana uzatarak kocaman gülümsedi. "Merak etme beraber burada çok eğlenicez"
"Eğ e ce mi de in? Ben bura ayım Ta hyun !"
Tae hızlıca sanki arkasında biri varmış gibi oraya döndü. "Sen karışma eski prens!" Tae sanki gerçekten karşısında biri uçuyormuş gibi gözlerimi kusursuzca kaydırmaya başladı. "Hayır! Hiçte bile buna izin vermicem" Birden bağırmasıyla biraz irkilsemde yüz ifademi korumaya çalıştım.
Burada benim göremediğim biri daha vardı. Peki o kimdi? "Tabiki inanıyorum! Senin gibiler bunu nereden bilecek gelde bir şuna bak ahmak." Tae hızlıca yanıma yaklaşıp kolumu kavradı ve beni hızlıca tapınağın bahçesine çıkardı.
Eliyle bir yerleri işaret edip benim görmediğim kişiye bir şeyler demeye başladı. "Şu gökyüzüne bak. Şu suya bak. Şu tapınağın güzel haline bak. Sence eskiden burası böyle miydi? Hepsi bu kız sayesinde." En son beni işaret ettiğinde nereye bakmam gerektiğini bilmiyordum.
"Anca böyle kaçarsın korkak!" Son bağırışını gerçekleştiren Tae bana dönüp zor da olsa gülümsedi. Nelerle karşılaşacağım ben?
"Az önce gördüklerin seni korkutmasın. Sen her zaman güçlü kalmaya çalış. Bunu hep yapıyorsun değil mi? Merak etme bu sefer bu yükü hep beraber taşıyacağız."
Yanımıza Mayi ve Kayi geldi. Bir onlara bir de bana kocaman gülümseyen Tae'ye baktım.
Neyin içine düştüm bilmiyorum ama bu beni kurtaracak bir işse eğer elimden gelenin en iyisini yapıcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MORİ /JK
FanfictionBirden Aşk Meleği oluveren bir insan kız ve onun işlerini karıştıran bir şeytan..hmmm peki bunlar birbirlerine aşık olursa ne olur? /DEVAM EDİYOR.../