8

315 30 8
                                    

"Sen neyin nesisin?" Dedim Jungkook'a bakarken. "Vay vay birileri zirvedeki kişiyi tanımayacak kadar cahil" Sabır dilercesine derin bir nefes verdim. "Cevabımı alamadım." Güldü. "Öğrenmezsen hayatın daha mutlu gider."

Arkasını dönüp gitmeye başlarken arkasından bağırdım. " Eski ismimleyken hayatım hep mutsuzdu buna alışkınım. Şimdi mutsuz gitse benim için hiçbir şey değişmez." Durup bana doğru döndü.

"İsmin Mori miydi?"

"Evet"

"Seninle çok eğlenicez."

"Seninle eğlenmek istediğimi kim söyledi?"

"Ben"

Elinde birden lolipop belirdi ve onu ağzına attı. Sonra da arkasını dönüp yürümeye devam etti. Böyle kendini beğenmiş zibidilerden nefret ediyorum.

Tam bende yoluma gidecekken ellerim birden parlamaya başladı. Neler olduğunu anlayamadan birden ışık kayboldu. Hemen koşarak Tae'nin yanına gittim.

Bütün olayları anlattığımda ilk önce korkmuş suratını bana sundu. "Sana bir şey yapmadı değil mi?" Kafamı sağa sola salladım. "Hayır. O kim ki?" Etrafa çaresizce bakındı. Sanırım Anlatmakla anlatmamak arasındaydı.

"O bir şeytan. Hemde en güçlülerinden bir şeytan. Seni bu güçsüz halinle çok kolay yere serebilir."

Hemen itiraz için ellerimi havaya kaldırdım. "Ama ben onu yendim gibi bişi oldu. Jongin'in saçlarına dokunmuştu ve kırmızı ışıltılar çıkmıştı. Sonra Jongin birden kötü şeyler söylemeye başladı. Sonra bende odaklanarak ilk önce kolyeme dokundum bak böyle" Ona nasıl yaptığımı gösterdim. "Sağ elimle sırtına vurdum ve birden sarıldılar ve birbirlerine itiraf ettiler."

Tae bana inanmıyormuş gibi bakıyordu. "Gerçek diyorum. Neden sana yalan söyleyeyim ki?" Yüzünü gülümseme kaplamaya başladı. "Haklısın. O zaman bu senin güçlerinin ufak bir sihir de olsa EN GÜÇLÜ ŞEYTANI BİLE ALT EDECEĞİ ANLAMINA MI GELİYOR?" Sona doğru baya heyecan yaptı ve elimi tutup zıplamaya başladık.

Gülerek ona durmasını söyledim. "Ama yinede bundan emin değiliz. Çok sevinmemek gerek" Haklı. Kafamızı şu konulardan uzaklaştırmak için "Ben acıktım hadi yemek yiyelim." Dedim. O da gülerek onayladı ve yemek almaya gittik. Bir masaya oturduktan sonra bir yerden bir ses duydum.

"Dualarım kabul oldu. Teşekkür ederim Aşk Meleği"

Bu Jongin'in sesiydi ama yanımda falan değildi. Nasıl duyabildim. "Tae? Sende duydun mu?" Başını salladı. "Sen bir meleksin tapınakta aşk için yapılan duaları duyabilirisin. Ve tabiki teşekkürlerini de." Çok mutlu oldum. Birilerini kavuşturmak zor olsa da çok güzel bir şey.

Masaya başka birinin oturmasıyla kafamı oraya çevirdim. Jungkook'un burada ne işi var. "Uzun zaman oldu Tae. Seni özledim. Sende beni özledin mi?" Tae birden ciddileşmişti. Yüzündeki ifadeyi nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum tamamen ifadesiz bir şekilde bakıyordu.

"Şimdiki halini diyorsan gram yok." Bu biraz ağır olmuştu sanki ama sonuçta karşısındaki bir şeytan. Kırılmaz öyle değil mi? "Hadi ama biz can dostuyduk." Ellerini masaya yerleştiren Tae kalkmaya hazırlanıyor gibiydi.

"Dostuyduk dediğin gibi. Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Daha doğrusu DİREKT SENİNLE KONUŞMAK İSTEMİYORUM."

Bacak bacak üstüne atan Jungkook çok gevşekçe konuşmaya başladı. "Ne yapalım acaba? Bu çok fazla olacak gibi duruyor." Tae ayağa kalktı. "Noldu Tae? Sihir falan mı kullanacaksın? Ceza geliiyoor ahaha"

Bu sefer hızla ayağa ben kalktım. "Çeneni kapamazsan birazdan ben kapıyacağım kendini beğenmiş ukala" hızlıca Tae'nin kolunu tutum ve oradan uzaklaşmamızı sağladım.

Bu  kendini ne sanıyor

MORİ /JKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin