"Neden baba? Neden ufacıkta olsa sevmedin bizi?"
Öykü:
Başım dönüyor ve bir o kadar da ağrıyordu. Konuşasım gelmiyordu lâkin yorgundum. Birkaç saat uyumaktı tek dileğim ama elimden o bile alınmıştı. Normal insanlar gibi bir hayat istemiştim. Normal bir şekilde ailem ile mutlu olmayı istemiştim. Babam keşke bunları yapmasaydı. Evimdeydim. Camlar ardındaki hayata bakıyordum. Yukardaydım lâkin aslında yerin dibinde olduğum gerçeği söz konusuydu. Tuğçe'ye söylediğim sözlerden sonra eve gelmiştim. Başım aşırı ağrıdığı ve döndüğü için olduğum yerde kaç saattir duruyordum. Havanın kararması ve bitkinlik üzerimdeydi. Tuğçe'yi direk öldürsem daha mantıklıydı. Ellerim kirlenecekti. Umrumda mıydı? Bedenim bile benim değildi. Annem hep babamı ne kadar çok sevdiğini anlatırdı. Babam onu dövdüğü günlerde bile bana gelir ve onu çok sevdiğini söyler dururdu. Annem Babam için herşeydi. Babam Annem için hiçbir şeydi. Annemin yaralı kalbini saramamıştım. Bedenini bile bulamayan bir kızdım ben. Ayağa kalktım. Başım daha çok döndü. İnat edip yürüdüm. Gözlerim karardı ve bilincimin kapanması bir olmuştu.
Gözlerimi araladım. Evdeydim lâkin yatağımdaydım. Doğruldum ve duymamam gereken sesi duydum.
"İyi misin?" Koltuktan ayağa kalkan Ares'e baktım.
"Ne işin var burada?"
"Eymen gelmiş kapıya ve kırılan birşeylerin sesini duymuş. Baya zorlamış açamamış. Beni aradı. Bayılırken masaya vurmuş ve bardağı kırmışsın."
Anlamışçasına kafamı salladım. Ares gözlerime baktı ve yatağa oturdu.
"Neden bayıldın bir fikrim yok lâkin Cem hastaneye götürmememizi istedi. Merak ettik seni. Yaklaşık 2 gündür iğneler ile uyuyorsun. Cem istedi bunu."
Ayağa kalktım. Salona ilerledim ve Ares arkamdan geliyordu.
"Cem burda mı?"
"Evet." Sesi yorgundu. Durdum ve ona döndüm.
Dipdibe geldik. Gözlerine baktım ve ona yan tarafımdaki odayı işaret ettim.
"Git ve uyu biraz."
Kafasını hayır anlamında salladı.
"Rica etsem?"
Sesimin yumuşak çıkması ve birisine ilk defa bu kadar yumuşak davranmam şaşkınlık vericiydi.
Gülümsedi ve kafasını salladı. O odaya giderken seslendim arkasından.
"Bedenine göre kıyafetleri orada bulabilirsin. Rahat edersin."
Güldü.
"Teşekkür ederim Öykü."
Merdivenlerden indim. Cem oturmuş telefonu ile uğraşıyordu.
Cem derin bir nefes alarak telefonunu koydu ve bana baktı.
"Baban Tuğçe'nin kaybolduğunu öğrenmiş ve sana geleceğini biliyordum. Bayılman işime yaradı tahminlerimde doğru çıktı. Geldi ve baya kızgındı. Seninle konuşmak istedi. Bayıldığını ve hasta olduğunu söyledim. Gördü seni ve gitti."
Kafamı salladım. Oturdum. Konuşmak istemiyordum artık.
Cem ayağa kalktı. Sıkıntılıydı.
"Baban sende olduğunu öğrenirse seni öldürür. Sevmiyor seni zaten."
Kafamı hayır anlamında salladım.
"Şirketi daha önemli onun için. Hisselerin fazlası benim. Başkasına veririm. Onun batmasını sağlarım."
Gülümsedim. Geriye yaslandım.
"Sigara versene."
Cem paketimi uzattı. Sigaramı yaktım.
"Ares nerede odandaydı en son?"
"Uyuması için yan odamı verdim."
Güldü.
"Bayılmandan sonra yanından bir saniye bile ayrılmadı. Endişelendi senin için. Uyumadı bile."
Omuz silktim. Umrumda değildi. Cem bana kahve hazırlamıştı. Onu içtikten sonra Cem gitti. Babam hiçbir şey yapamazdı.
Küçük çocuk yoktu karşısında ölmüştü.
Toparlanıp Tuğçe'nin yanına gidecek onu halledecek ve cesedini babama yollayacaktım. Babamın şüphelerini uçurmam gerekti öncesinde. Gerçi umrumda değildi. Babamda orada olmalıydı izlemeliydi. Babamıda kaçıracaktık. Herkes tatile gitti sanarken babam orada sevgilisinin ölüşünü izlemeliydi. Annem hergün ölmüştü babamın biricik sevgilisi birgün ölecekti çok muydu?
Kalktım ve Ares'in uyuduğu odaya doğru merdivenlerden çıktım. Ben umursamaz bir kızdım.
Acımasız, duygusuz iğrenç birisiydim.
Ben birisine merhamet göstermez.
Onu ezerdim.
Ben bu olmalıydım.
Bu adama yumuşamak ve ona merhamet göstermek çok saçmaydı.
Yatakta uyuyordu. Yüzü uyuduğundan dolayı mo bilmiyorum dahada masumlaşmıştı.
Ona dokunma hissi nereden gelmeye başladı?
Kirli sakalları vardı.
Bir kadının kesinlikle beğeneceği bir erkekti.
Her kadın bakardı ona. Bananeydi?
Köşeye oturdum onu rahatsız etmeyecek şekilde. Uzun uzun inceledim yüzünün her bir kıvrımını hatlarını. Yavaşça kalktım oturduğum yerden ve cama doğru yaklaştım ve yere oturarak bağdaş kurdum.
Yağmur damlalarının cama yağışını izledim.
Annem yağmuru severdi.
Bulutların hüzünlü olduğu için ağladığını söylerdi. Annem herşeyi herkesi severdi.
Kötümser yaklaşmazdı kimseye.
Yağmurun yağışını beni ve babamı en bizi severdi.
Elimi kaldırarak cama yasladım daha sonra başımı.
Gözümden yaşlar akmaya başladı.
Sessiz sessiz aktı yaşlar.
Hep sessiz değil miydim zaten?
Gökyüzüne baktım ve sessizce fısıldadım.
"Ne olur Allah'ım yalvarıyorum birisine güvenmek istiyorum. Beni bırakmayacak birisi..."
O an arkamda beni dinleyen ve belki de benim duamdı arkamdaki adam.
Dinlediğini ise yanıma oturup bağdaş kuruşundan anlamıştım...*****************************************
Baba dediğim yerleri açıkcası küçük yazmaya çalışıyorum çünkü öyle bir adama baba demek ve bunu saygı anlamında kullanmak saçma geliyor. Yinede saygıda kusur etmemeye çalışıyorum işte. Kısa bölümler biliyorum ama baya uzatıcam artık. :)
Ares Öykü'ye ne diyecek?
Babası ile Öykü'nün karşılaşması ise yakında..
Sizleri seviyorum...:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağım #Wattys2019 (ASKIDA)
Literatura Feminina"Gökkuşağında olan bütün renkler onda vardı. Ben ise Simsiyahtım." ●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●● (Kesit) "Siyah hiç bu kadar güzel olmamıştı." Yanağımdaki elini çekmedi ufak dokunuşlarla okşadı. Yüzüne baktığımda gözünden akan yaş canımı yaktı...