"Zamanında dizimiz kanadığında ağlardım. Şimdi ise daha kötülerini yaşamama rağmen ağlamıyorum."
Öykü:
Derin bir nefes alarak ellerimle saçlarımı geriye attım.
Mezar taşına baktım.
Artık herşeyi planlamam ve yoluna koymam gerekiyordu.
Senelerdir babam denilen adama fazlasıyla iyi davranıyordum.Bazı şeylerin başlaması ve annemin canının acıdığı dakikaları ona hatta daha fazlası varsa onlara yaşatmak istiyordum. İntikam değilde neydi bu?
İç çektim ve mezar taşına dokundum.
Her ne kadar içi boş olsa da annemin adının yazması bile kalbimde birşeylerin yeşermesine neden oluyordu.
Anneler Melekti.
Üstü mümkün değildi.
Herkes annesinin kıymetini bilmezdi.
Ben olsa da saçlarının kokusunu ciğerlerime çekebilsem diye yakınırdım.
İnsanoğlu acımasız bir varlıktı.
Ayağa kalktım ve son kez bakıştım adıyla. Yavaş adımlarla uzaklaştım.
Yorulmuştum.
Hiç olmadığı kadar ama annem güçlü ol derdi.
Güçlü olmalıydım.
Arabaya binerken telefonumla Cem'i aradım. Birkaç çalışta açtığında. "Araştırdınmı?"
Sesim gereğinden soğuk çıkmıştı. Önemsemedim.
"Öykü araştırdım. Baya birşey buldum. Baban annen evden gittiği gün bir tekne ile bir belkide bir buçuk hafta orda kalmış ve artı yanında birisi daha varmış ama yüzü gözükmüyor. Döndüğünde ise tekmiş artı tekneyi Gökhan Yıldız vermiş baban almamış tekneyi yani o adamla konuşman gerekiyor. Adamı da araştırdım sen sormadan söyliyim. Gökhan Yıldız ünlü olan Yıldız Holding'in sahibi babanla şuanda hiçbir şekilde konuşmuyorlar. Eskiden fazlasıyla iyi bir dostlarmış ama yolları ayrılmış. Neden olduğunu kimse bilmiyor. Gökhan Yıldız evli iki oğlu var birisi 22 yaşındaki Ares Can diğeri 21 yaşındaki Eymen. Yeterli mi patron?"
Dediğinde düşünceyle"Yeterli Cem." Dedikten sonra duraksadım ve "Teşekkür ederim." Diyerek telefonu kapattım. Navigasyonda Yıldız Holding'e baktıktan sonra arabamı çalıştırdım.
Neler dönüyordu merak ediyordum. Yaklaşık yarım saatte gelmiştim. Arabamı park ettikten sonra Şirkete girdim. Asansör yaklaşık 2 dakikada geldikten sonra Gökhan beyin odasının katına bastım. Asansör durduğunda sekreterin masasına doğru ilerledim.
"Gökhan Bey içeride mi?"
Sesim çok sert çıkmıştı. Sekreter kız irkildi. "Evet. Randevunuz varmı acaba?" Derin bir nefes aldım "Çok önemli bir konu hakkında konuşmak isteyen bir hanımefendi var de alır." Sahte bir gülümsemeyle "Çok önemli ama."
Kadın dediklerimi iletti. "Gökhan bey odasında sizi bekliyor."
Odasına doğru ilerledim ve kapıyı açtım. Yaşlıydı lâkin yaşını hiç göstermiyordu. Başını kaldırmadan "Hoşgeldiniz." Dedikten sonra oturmadığımı fark ederek başını kaldırdı. Göz göze geldiğimizde tanıyıp tanımadığını anlayamadım.
Konuşmaya başladım.
"Merhaba Gökhan bey ben Öykü Gündere. Soy adımdan beni tanıdığınızı umuyorum. Bir konu hakkında konuşmak için buraya geldim." Diyerek koltuğa oturdum.
"Evet tanıdım sizi. Babana zaten benziyorsun." Durakladı gülümsedi "Annene daha fazla benziyorsun. Tıpa tıp aynısısın." Dediğinde "Annem ölmeden önce babama tekne vermişsiniz. Aynı gün ve saatlerde." Dediğimde adam derin bir nefes aldı.
"Bak güzel kızım. Ben babanla yakın arkadaştım. Beraber büyümüştük. O gün baban geldi nefes nefese ve benden teknemi bir haftaya yakın bir süreliğine istedi. Neden olduğunu sorduğumda biraz yanlız kalması ve kafasını dinlemesi gerektiğini söyledi. Geldiğinde fazlasıyla soğuk bir adam oldu ve bir anda cenaze derken uzaklaştı. Bilmiyorum yani."
Gözlerindeki dürüstlükle gülümseyerek elimi uzattım.
"Teşekkürler Gökhan bey." Elimi sıktı ve "Ne demek. Bey demene gerek yok. Beni bir abin olarak görebilirsin ve buraya kadar geldin itiraz istemiyorum akşam bizdesin." Duraksadım.
"Aileniz rahatsız olmaz mı?" Güldü.
"Hanım senin geldiğini duyunca çok sevinecektir çocuklarda. Annenle Karım yakın arkadaştılar."
Gülümsedim "Peki."
"Akşam 7'de evimizde bekliyoruz."
Ayağa kalkarak iyi günler dileyerek dışarıya çıktım. Şirketten çıkmam birkaç dakika sürdü. Arabama atlarken Cem'i aradım. Açtığında direk konuştum.
"Adam temiz gibi duruyor ama biraz daha emin olmalıyım samimi olacağım biraz onlarla. Akşam yemeğinde evinde görmek istediler beni."
Cem güldü
"Patron kolay gelsin.Oğulları baya iyi." Kafamı iki yana salladım ve telefonu kapattım. Akşam yemeği demek güzel olmam demekti. Makyaj sever bir kız değildim. Zaten yüzüm makyajsız güzeldi. Elbise almam lazımdı. Arabamı Avm'ye doğru sürdüm. Trafik az olduğundan hemen gelmiştim. Avm'ye girerek elbise aramaya başladım. Sıkıntıyla ofladım istediğim elbiseyi bulmak çok zordu artı olarak alışverişi seven bir yapım yoktu ama mecburdum. En sonunda bir mağazadan hoş ve sade bir elbise bulabilmenin rahatlığıyla Avm'den çıktım. Birkaç dakika sonra eve geldim ve saate baktım. 17:46 olduğunu görünce mutfağa ilerledim. Enerji içeceği alıp içmeye başlarken merdivenlerden çıktım. Odama girip telefonumdan babamı aradım. Açtığında "Bu akşam evde olmayacağım bilgin olsun." Sıkıntılı nefes aldı "Tamam Öykü. Bende 2 haftalığına Londra'ya gitmem gerek. Önemli işlerim var." Babam Londra'ya hep giderdi sebebini hiç öğrenememiştim ama öğrenmenin vakti gelmişti tabiki ona sormayacaktım adam tutacaktım. "Tamam. İyi tatiller." Diyerek telefonu kapattım. Biraz oyalandıktan sonra vaktin geldiğini görerek elbisemi giymiş çok az makyaj yapmıştım.Arabamla birkaç dakikada geldiğimde. Bu ailenin bana ne kadar iyi geleceğinden habersizdim.
***********************************
Birkaç sebepten dolayı biraz buraları boşlamış olabilirim ama hergün bir bölüm atmaya çalışacağım. Yazım hatalarım varsa affola... Seviliyorsunuz...
Vee hey sen okuyucu yıldız atmayı unutma olurmu¿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağım #Wattys2019 (ASKIDA)
ChickLit"Gökkuşağında olan bütün renkler onda vardı. Ben ise Simsiyahtım." ●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●● (Kesit) "Siyah hiç bu kadar güzel olmamıştı." Yanağımdaki elini çekmedi ufak dokunuşlarla okşadı. Yüzüne baktığımda gözünden akan yaş canımı yaktı...