SIR-3

4.3K 170 139
                                    

Profesörünün gözlerini benden alabildiğince ayırmadığı yol sonunda bittiğinde (heyecandan ölecektim) bir kapının önünde durdu ve cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı.
Kapıyı girmem için bana tuttuğunda şaşkınlığımı saklayamayarak içeri girdim.
Alabildiğine klasik bir odaydı. Sade, beyaz seçimli, bol kitaplı. Yeni olduğu için pek düzenlemediğini düşündüm.
"Yeni geldiğim için düzenleyemedim ama ilk fırsatta düzenlemem lazım. Fazla klasik ve sıkıcı." dedi bana bakarak. Gülümsedim. Oda düzenlemeyi severdim. Düşüncelerimi okumuş gibi konuştu. "Beraber düzenlemeye ne dersin?" Kaşlarımı kaldırarak profesöre baktım. Şaşkındım.
"Siz de isterseniz tabii ki, efendim." Gözlerini kısıltacak şekilde gülümsedi. Cidden güzel gülümsüyor. Kalbimi hızlandıracak kadar. Dudaklarımı ben farkında olmadan yukarı kıvıracak kadar.

"O zaman en yakın zamanda başlarız. Bu arada, çok kabayım, istediğin yere oturabilirsin. Ya da eşyalara bakabilirsin. Keyfin bilir." konuşurken büyük odadaki koltuğa rahatça oturdu ve kollarını bağlayarak beni izlemeye başladı. İlk başta ne yapacağımı kestiremeyerek öylece durdum. Sonrasında merakım üstün geldi ve çekingen adımlarla kitaplara doğru ilerledim. Odada yalnız olsam daha rahat olabilirdim ama malesef Jake (içimden böyle desem sıkıntı olmazdı herhalde) beni izlerken rahat olamıyordum, daha doğrusu, utanıyordum. Bir ara ona Jake demeliyim.

Kitaplar çoğunlukla İngiliz tarihi ve Felsefe ile alakalıydı. Çok takıldığım konular değillerdi. Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla şiirle de ilgileniyordu. Veya bu kitaplar sadece okulun hazırladığı kitaplardı, emin olamadım ama birkaç şiiri okumaya çalıştım, ancak gözleri üzerimdeyken çok zordu. Sonunda dayanamayarak "Beni izlemeyi bırakacak mısınız? Cidden odaklanamıyorum," diye mırıldandım. İçten bir tebessümle kitapların önüne, yani yanıma geldi. O yanıma gelirken sadece onu izledim. "Sadece yetmemi tanımaya çalışıyorum. Kahve söylememi ister misin Tom?"  Kabalık olup olmayacağını düşünerek kararsız kalsam da teklifini kabul ettim. "Aslında..bir şekerli kahve güzel olurdu." Başını kibarca sallayıp masasındaki telefonla kahveleri sipariş etti.

"Bu arada eğer merak ediyorsan diye söylüyorum, şiir kitapları hariç hiçbiri benim değil. Aslına bakarsan onlarında da çoğunluğu bana ait değil."  gülümseyerek başımı salladım. "Ben de öyle düşünüyordum zaten."

"Ee, bana kendinden bahset Thomas." duraksadım. Pek bir olayım yoktu ki.
"Sıradan birisiyim işte." Jake gülerek kafasını eğdi. Bir şeyler mırıldansa da duyamamıştım. "Duyamadım?"
"Boşver, önemsizdi. Dikkatini çeken bir kitap varsa alabilirsin, Tom." Dediğini yapıp boşverdim ve gülümsedim.
"Yok, yine de teşekkürler." Vardı. Neyse.
Yavaşça ilerleyip koltukta yanına oturdum. Biraz mesafe bırakmıştım.

"Siz kendinizden bahsetseniz?" Jake yanıt veremeden kahveler geldi. Görevli ışık hızında orayı terk ederken teşekkür mırıldandım. Kahvesinden biraz içti ve geri yaslandı. BANA BAKMAYI KES. "Sıradan birisiyim işte." az önceki cevabımı kastettiğinde güldüm. "Değilsiniz, efendim." Kaşlarını kaldırdı.
"Nedenmiş o?" cesaretimi toplayarak konuştum (pek benlik iş değil)
"İlk olarak iyi üniversitelerden birinde genç olmanıza rağmen profesörlük yapıyorsunuz, tahmin ettiğim zekanızın yanı sıra yeni tanıştığınız birisini özel öğrenciniz olarak alacak kadar delisiniz de." Kahkaha patlattığında anlamazca ona baktım. Ne yani, ben o kadar cesaretimi toplayıp konuştum ve o GÜLÜYOR MU?!

"T-tom sen az önce bana deli mi dedin?" dedi kahkahasının arasında. BEN PROFESÖRÜME DELİ Mİ DEDİM?
"Tanrım, çok üzgünüm. Ağzımdan kaçmış olmalı. Özür dileri-" Sözümü bölen şey elini ağzıma koymasıydı. Kahkahası sonunda dinmişti ama gülüşü hala yüzündeydi. Ve gözlerinde.
"Cidden sorun değil Tommy, bunu sevdim." derin bir nefes verdim. Bana Tommy mi dedi o?? Elini ağzımdan çektiğinde kahvemden büyük bir yudum aldım.
"Hassiktir!" diyerek kahveyi masaya bıraktım ve dilime yelpaze yaptım. Ben ölürken  Jake ise sadece kahkaha atıyordu. Dilimin yanmasını unutarak birkaç saniye gülüşünü izledim.

ortalama 10 dakika sonra

"İşte numaram. Her koşulda arayabilirsin." Gülümsedim. "Siz de öyle."
Ayaklarının üzerinde yaylandı.
"Perşembe öğlen iki gibi boş olur musun?" Gözlerimi kaçırdım. Ne?
"Yani demeye çalıştığım, şu odayı düzenlemek için. Perşembe iki uygun mu?" Ay öyle desene! Gülümseyerek balımı sallayıp onayladım.

Eve giderken tek düşündüğüm genç profesördü.


sir? |gyllenholland|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin