Meryem kapattığı telefonu ile okuldan çıkmıştı. Bunalıyordu. İçinde bir yangın tüm bedenini yakıyordu sanki. Bunun ismi ihanete uğramakmıydı. Yoksa hiç değer görememek mi. İçinde ki bu huzursuzluğun ismi neydi böyle.
Adımları, içinde ki acıyı bastırmak istercesine sert basıyordu yere. Gözlerinde ki yaş kendini kuruluğa bırakmamaya and içmişken görüş açısını düzeltmeye de pek niyeti yoktu.
"Neden anne. Neden!"
Hayatı biranda nasıl altüst olmuştu böyle. Babasının yokluğunu şimdi daha çok hissetmeye başlamıştı. Gögsünün tam ortasında bir sızı vardı. Burnunun ucunda babasının özlemi..
"Baba...babam.."
Göz yaşları kendini korurken adımlarını durdurdu genç kız. Okullarının fazla kalabalıktan ziyade orman alana inşa edilmesini şuan daha çok sevmişti.
Yorgun bedeni meyve vermeye başlayan siyah erik ağacının dibine çökerken başını ağaca dayadı.
Ellerini yüzüne kapayıp daha çok ağlamaya başladı. Orada ne kadar oturdu ne kadar zaman geçti bilmiyordu ama o kadar ağlamıştı ki göz yaşları yanaklarına kadar gelen örtüsünü bile ıslatmıştı. Saatlerin geçmesiyle göz yaşları durdu. Gözleri uzaklara dalgın dalgın bakmaya başlamıştı.
Burdan koca koca dizilmiş dağlar gözüküyordu.Yeşilin koyu renklerine bürünmüş insanı uzaklara götüren bir görüntü sergiliyordu.
Genç kız kolunda ki saate baktı. Üzerinde ki feracesini çıkarıp serdi. Üzerinde dikildiği seccadesin de önce gözlerini kapadı. Derin bir nefesi çiğerlerine çekti. Bu iyi gelmişti. Öğle namazına niyet edip namaza durdu.
Her secdede yalnızlığını giderip Rabbiyle konuşurken selam vermiş namazını bitirmişti. Ellerini açıp sadece
"Gönlüme ferahlık ver Allahım şer gördüğümün hayrını tez gönder"
Üzerine giyindiği feracesi ile biraz daha oturdu siyah erik ağacının altına. Biraz daha sakinleşmeye çalıştı. Ağır gelmişti yaşadıkları. Babasının yokluğunu atlatamadan anneside gitmişti. Anne... Bir anne evladına buna yapabilir mi. Ardında iki evlat bırakıp yeni bir hayat kurabilirmiydi. Annesini düşündü. Her zaman sessizdi. Sevgisini gösterirdi ama fazla iç içe karışmazdı.
Çalılıklarının ardından gelen sesle düşüncelerinden ayrılıp yorgun gözlerini ardına çevirdi genç kız
"Abla!.."
Mustafa telaşlı gözlerini ablasına dikmiş yanına daha hızlı koşup hızla sarmıştı ablasını.
"Mustafa.."
"Allah aşkına nerdeydin!!"
Mustafa'nın sinirli sesi yankılanırken ardında ki Hamza telefonu ile diğerlerine haber veriyordu.
"Telefonun neden kapalı!! Ne kadar korktuğumu biliyormusun!"
"B-ben.. De-dedem..."
Mustafa nefesini kontrol altına almaya çalışırken gözleri ablasının üzerindeydi. Gözlerini sıkıca yumup
"Biliyorum... Haberim var" demişti
Meryem büyüttüğü gözlerini kardeşine dikerken hafif kaşları çatılmıştı.
"Na-nasıl yani"
Mustafa derin bir nefes alırken tekrar derince solumuştu nefesini
"Bir kaç gün önce... Evlendi"
Meryem'in titreyen dudakları ile göz yaşı akıp gideken bunu en son kendisinin öğrenmesi yüreğini bir bıçak daha saplamıştı.
"Ve bana söylemediniz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA
Ficção AdolescenteBazı anlar Kaderdir... İnanmadığın her gerçek İnancını yenilemen için bir bedeldir... ✳✳✳ ✴İmkansızın mühür tutmuş hali✴ 🚫Telif hakkı şahsıma aittir en küçük kopyalama da gereken işlem yapılacaktır🚫