2

57 4 0
                                    

Herkes odalardan çıkıp bir yere gidiyordu. Onları takip etmeye karar vererek kalabalığın arasına karıştım. Kızların hepsinin saçlarının bir tutamı renkliydi. Kimininki uçuk mavi, kiminki sarı, kimininki açık yeşil ve kimininki de mordu. Bir süre sonra yanıma saçı mavi olan kızlardan biri geldi."Merhaba ben Sally." dedi. Bakışlarımı saçından ayırıp "Ben de Celine." dedim."Henüz rengin olmadığına göre bugün geldin galiba." Bu bir soru değildi. Yine de başımı salladım."Şu bahsettiğin renklerin saçınızdakilerle bir alakası olabilir mi?" diye çekinerek sordum. Gülümseyerek "Çekinmene gerek yok, bunu bilmiyor olman gayet normal. Dersliklerin olduğu binaların rengi o sınıfın öğrencilerinin saçında vardır. Mesela ben birinci sınıf olduğum için mavi, ki bence tonu hiç güzel değil, " lafını tamamlayamadan yanımıza bir çocuk geldi. Orta boylu, kumral saçlıydı. Rampa yaptığı saçının ön kısmı sarıydı. Sally onu göstererek "Jack ikinci sınıfta olduğu içinse saçının bir kısmı sarı. Bu yönteme çok itiraz eden oldu ancak forma giydirmekle tehdit edilince herkesin çenesi kapandı." diyerek lafını bitirdi. Yanından geçtiğimiz camdan baktığımda saçımda bir değişiklik olmadığını gördüm."Peki benim saçlarım?" diye sorduğumda yine Sally atladı. Sally'nin Jack dediği çocuk ise sadece yanımızdan yürüyordu."Okulda ilk günü olanların saçını ellemiyorlar böylece bizim gibi yardımsever öğrenciler onların yeni olduğunu anlayıp yardım ediyorlar." Arada kendini de övmesi beni gülümsetti. Samuel'in yemekhane dediği kahverengi binaya girip yemek sırasına geçtik. Bu arada ben de Jack'i inceleme fırsatı buldum. Masmavi gözleri ve küçük bir burnu vardı. Kaşının ve dudağının kenarında küçük yara izleri vardı. Sally beni dürtünce sıranın bana geldiğini anladım ve tepsimi uzattım. Hepimiz yemeğimizi alınca boş masalardan birine geçtik. 

Yemek yerken birinin bana baktığını hissedince başımı kaldırdım. Öğlenki siyah gözlerle buluştu gözlerim. İkimiz de gözlerimizi çekmiyorduk. Çocuğun kaçıncı sınıf olduğunu öğrenip Jack'e sormak için saçlarına baktığımda neredeyse yemeğim boğazıma kaçıyordu. Halimi görünce dudakları iki yanına kıvrıldı ama bu gülümseme sıcak olmaktan çok uzaktı. Çocuğun saçları çizdiğim resimdeki kurtun kürkünün uzun haliydi. Yanımda oturan Sally'e dönüp "Rengi lacivert olan bir sınıf var mı?" Diye sordum ancak o ağzını açamadan Jack "Josh'tan uzak dur!" dedi. Şimdi ikisi birbirlerine düşmanca bakışlar atıyorlardı ama benim bunun peşini bırakmaya niyetim yoktu."Josh'ın saçları niye lacivert?" dedim. Jack kızgın görünüyordu ama soruma cevap verdi "Bunu kimse bilmiyor. İlk dönüşümüne kadar bütün birinci sınıflar gibi maviydi saçı fakat dönüştükten sonra sabah baktıklarında kürkünün de saçlarının da laciverte döndüğünü gördüler." Bu çok garipti ama Jack'i daha fazla kızdırmamak için bu konuyu kapatıp başka bir şey sordum."Bir dahaki dolunay ne zaman?" İkisi birden "Yarın akşam" diye cevap verdiler. Belki susmam gerekiyordu ancak ben konuşmayı seven bir insandım ya da yarı insan, herneyse."Sen yarın kaçıncıya dönüşeceksin?" diyerek Sally'e yönelik bir soru sordum."Üçüncü olacak." dedi. Jack gülerek söze girdi."İlk dönüşümünde kurt durumundayken ağaca tırmanmış insan haline döndüğünde ise korkup inememişti. Ona en yakın ben olduğum için ben yardım etmiştim." Sally Jack'e kızgın bakışlar atıyordu."Hani bir daha dalga geçmeyecektin?" diye sitem etti. Jack Sally'in sarı saçlarını karıştırıp "Tamam sarışınım söz bu sondu." dedi. Sally daha çok kızıp kıpkırmızı olsa da bir şey demedi. Onlara baktığımda kendimi defolu gibi hissettim. Jack mavi gözlü ve kumral saçlı, Sally ise sarışın ve yeşil gözlüydü. Bense siyah saçlarım ve daha da siyah gözlerimle yanlarında fazlalık gibi duruyordum.

Jack'in komik esprileriyle geçen güzel bir akşamın ardından herkes odalarına dağılmıştı. Öğrendiklerimi değerlendirdikten sonra rahat bir uyku çekmek üzere yatağa girdim.

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Sabah biraz erken uyandım. Buna aldırmayıp duşa girdim. Dolaptan beyaz bir atletle kot tulumu çıkardım. Şort giymeyi sevdiğim için pantolonlara bakmamıştım bile. Altına da yine beyaz converse giydim ve saçlarımı biraz kuruttuktan sonra serbest bıraktım. Kapıyı açtığımda Samuel'in bir telefon görüşmesi yaptığını gördüm."Sonra konuşuruz." deyip telefonu kapattı ve bana döndü."Baban gönderdiğimiz ilk mektupta seni getirseydi daha iyi olurdu ancak kendisi üç mektup ve dolunayın bir gün öncesini tercih ettiği için bugün sadece reflekslerini ölçüp sana dönüşüm hakkında bilgi vereceğim." Sinirli sinirli konuşmuştu ve bu beni ürkütmüştü. Yine de yorum yapmadım. Binadan çıkıp mavi binaya ilerlerken onu takip ettim. Binaya girdikten sonra beyaz bir kapının önünde durdu."Gözlerini kapat!" Deyince hızla dediğini yaptım. Gittikçe bu adamdan daha çok nefret ediyordum. Beni odaya soktuğu hızla çıkardı. Gözlerimi açtığımda önümde bir ayna vardı. Saçımın bir tutamının mavi olduğunu görünce moralim bozuldu. Hadi ama siyah saça mavinin yakıştığı nerde görülmüş? Samuel yandaki odalardan birine girince hemen yanına gittim. Odanın duvarları krem, yerler ise bordo yumuşak bir halıyla kaplıydı. Birden arkasını dönüp yumruk atınca hızla sağ elimi kaldırıp yumruğunu engelledim. Şaşırmış görünüyordu ama bir şey demedi. Yere oturup bana  da oturmam için karşısını gösterdi. Gösterdiği yere oturup onu dinledim.

REDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin