7 (part 2)

42 2 0
                                    

Ona göz devirip eve doğru yürümeye başladım. Apartmanın önüne gelince yanıma anahtar almadığımı hatırladım ve zili çaldım. Birden beynimde yankılanan zil sesiyle elimi kulaklarıma kapatıp yere çöktüm. 

''Celine iyi misin?''

Josh a yanıma yere eğilmişti. Başımı iki yana sallayıp

''Zilin sesi beynimde yankılandı.'' dedim. Hala kulaklarım çınlıyordu. Josh eliyle alnına vurup

''Ben sana söylemeyi unuttum. Yarın akşam dolunay var. Duyuların hassaslaşmış olmalı.'' deyince kafasına bir tane geçirdim. Sebebini bildiği için sesini çıkarmadı.

''Peki sana niye bir şey olmadı?'' diye yakındım. Bütün acıyı Celine çeksin zaten.

''Benim de beynimin içinde yankılandı ama hazırlıklı olduğum için çok etkilenmedim.'' deyip omuz silkti.

''Gerçekten gerizekalısın sen ya! İnsan bunu söylemeyi nasıl unutur?'' diye söylenip ayağa kalktım ve açılan kapıdan içeri girdim. Annem kapıda bizi bekliyordu.

''Çok oyalandınız kızım. Neredesiniz?'' deyince Josh o 1 numaralı sırıtışını takınıp 

''Birkaç yaşlı teyzeyi atlatmamız gerekti de.'' dedi. Annem anlamamış bir şekilde baktıktan sonra ''Gençler...'' diye mırıldanıp domatesleri doğramaya başladı. Ben de salatalıkları doğrayınca işimiz çabuk bitmişti.

Kahvaltının bitimine yakın annem ''Celine bizim Lucas amcanlarla çiftliğe gitmemiz gerekiyor. Lucy'i sizinle bırakacağız. Göz kulak olun kıza.'' dedi. O sarı cadı bizimle birlikte arkadaşlarımla buluşmaya mı gelecekti?

''Hayatta olmaz anne. Ben o küçük cadıyla hiçbir yere gitmiyorum.'' diyerek şansımı denedim. Babam da bana bugünlük idare etmem için yalvaran türden bakışlar atıyordu. O da Lucas amcayı sevmiyordu işte ne olurdu gitmeseler?

''Bu konuşma burada bitmiştir Celine! Birazdan gelecekler sakın yanlarında da mızmızlık edeyim deme!'' dedi otoriter ses tonuyla. Ardından ayağa kalkıp hazırlanmak için yukarı çıktı. Ben de son şansımı denedim.  Ayağa kalkıp babama sarıldım ve

''Aşkım sen de sevmiyorsun o adamı ve kızını. Ne olur gitmeseniz?'' dedim. Babam bana çaresizce bakıp ''Üzgünüm hayatım. Bunu yapmak zorundayız.'' dedi. İkimiz de savaşta biri ölmek üzere olan arkadaşlar gibi davranıyorduk. Çünkü durum tam olarak buydu. Josh ise ne yaptığımızı anlamak istercesine bize bakıyordu. Babam da ayağa kalkıp yukarı çıktığında Josh 

''O garip sahne de neydi öyle?'' dedi. Ağlayacakmış gibi durduğuma emindim. Bir yandan sofradaki tabakları tezgaha taşıyıp bir yandan da anlatmaya başladım.

''Lucas denen mahlukat yavşak, gevşek adamın teki. Babam hiç sevmez. Lucy ise benden iki yaş küçük bir küçük orospu. Nerede erkek görse yavşıyor. Ama ne yazık ki annesi Sarah teyze ile annem çok yakın arkadaş. İşte bu da babamla benim çilem.'' dedim ve iç çektim. Yanıma gelip köpüklediğim bulaşıkları durulayıp bulaşıklığa koymaya başladı. Aklıma gelen muzurlukla elimdeki köpüğü Josh'a attım. Yanağındaki köpüğe şaşkınlıkla baktıktan sonra avcuna su alıp bana attı. Ben de iki avcumu birleştirip aldığım köpüğü ona attım.

Su ve köpükle savaş yaparken yerdeki su yüzünden kayıp dengemi kaybettim ama Josh belimden tutup düşmemi engellemişti. Dip dibeydik ve birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Duyduğumuz boğaz temizleme sesiyle ikimiz de geri çekildik. Babam kapıda durmuş kıpkırmızı olan yüzü ve sinirli gözlerle bize bakıyordu. Yanıma gelip bana sarıldı ve

''Seni seviyorum tatlım. Ve unutma seni sadece ben sevebilirim.'' dedi. Josh'a bol tehdit içeren bir bakış attıktan sonra mutfaktan çıktı. Tuttuğum nefesimi sesli bir şekilde bıraktım. Babamın ne kadar kıskanç ve sahiplenici olduğunu bildiğim için çok daha fazlasını beklemiştim.

REDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin