6

31 3 0
                                    

Boşluğa düştüğümü hissettiğimde çığlık attım. Bir el ağzma kapanınca çırpınmaya başladım. Her yer bulanıktı. Tek görebildiğim siyah ve büyük bedenlerdi. Yumruk ve tekmeler savuruyordum ama kurtulmam imkansız gibiydi. Birden yere düşünce arkama baktım. Artık siluetler daha netti ama hala yüzlerini ayırt edemiyordu. Yeşil bir tişört ile siyahlılar dövüşüyordu. Bakışlarım lacivert gözlerle kesişince taş kesildim. Az çok kendime gelmiştim ve Josh'ın zorlandığının farkındaydım. Ayağa kalktım ama dengemi bulamadan tekrar yere düştüm. Ne oluyordu bana? Uyanıktım ama görüşüm ve duyularım yok gibiydi. Yarı sürünüp yarı emekleyerek bana arkası dönük olan adama ulaşmayı başardım. Tam diz kapağının arkasına pençelerimi geçirdim. Adam soltarafa doğru sertçe düştükten sonra birinin beni kucakladığını hissettim. Gelen öğürme ile eğilip kustum. Birinin küfrettiğini duydum. 

Ne kadar süre boyunca kustuğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir süre sonra bilincim kapanmıştı. Uyandığımda kendi odamda değildim. Tam çığlık atacaktım ki camın yanındaki siyah pufta oturan Josh'ı fark ettim. Onun odasında olmalıydım. 

''İyi misin?'' diye sordu. İnanmıyorum. Josh'ın gözlerinde ilk defa öfke dışında bir duygu görmüştüm. Endişe mi korku mu emin değildim. Tabii öfkesi de yerli yerinde duruyordu o ayrı mesele. 'Evet.' anlamında başımı salladım. Karnım çok açtı. Dün gece hayal meyal kustuğumu hatırladığımda neden aç olduğumu da anladım. Bana bir sandviç uzattı.

''Önce şunu ye kendine gel, konuşacaklarımız var!'' dedi. Ses tonu konuşacaklarımızın pek de iyi bir şeyler olmadığını yeterince belli ediyordu. Sandviçi bir ayı açlığıyla yememek için kendimi tuttum ve elimden geldiğince yavaş yedim. Josh düşünceli ve sinirli görünüyordu. Hüzünle sandviçin son lokmasını da ağzıma attıktan sonra derin bir nefes alıp cesaretimi topladım ve Josh'a döndüm.

''Öncelikle o canım(!) Jack'e fazlasıyla güvendiğin ve dediğim her şeyi yalanlayacağını bildiğim için bunu dinlemeni istiyorum.'' dedi ve telefonunu çıkarıp bir ses kaydını açtı.

'''Her şey hazırlandı Jack. Senin tek yapman gereken ona bu kurtboğandan sadece onu zehirleyecek kadarını vermen. Fazlasını değil. Onu canlı istiyoruz.''

''Ama baba-''

''Dediğimi yap Jack! Bir süre sonra güç sana geçecek ve senin bir liderin davrandığı gibi davranman gerekiyor.''

''Liderlik birilerini zehirlemek mi?!''

''Hayır! Halkının güvenliğini ve sana inanmalarını sağlamak. Onu antrenmanlardan alıkoymanın mükafatını bu piknikle yeterince alacağını düşünüyorum. Şimdi çıkabilirsin!''

Kayıt burada bitiyordu. 

''Seni zehirleyen Jack'ti. Suratındaki o hayal kırıklığını ve bütün umutlarını çöpe at! Jack seni sevmiyordu! Sadece sana yaklaşması gerekiyordu o kadar! Eğer bir kez olsun beni dinlemiş ve benimle çalışmış olsaydın dün gece onlarla baş etmemde bana yardım edebilirdin ama sen sadece normal bir insan gibi tekmeler savurdun! Duyuların körelmeye başladı. Adamların odana girdiğini bile duymadın!'' diye öfkeyle bağırdı. Ama tek sinirlenen o değildi.

''Jack bu okulda bana değer veren tek insandı! Sen bana fahişe derken o benim yanımdaydı! Sen bana hayvan gibi davranıp kendimi değersiz bir ucube gibi hissettirirken bana kim olduğumu hatırlatan oydu! Bana bağırmaya hakkın yok!'' 

Josh'ın arkasında kalan aynaya takıldı gözlerim. Gözlerim vampir gibi kıpkırmızı olmuş saçlarım ise alev almış gibi görünüyordu. Ben bu aynadaki canavar değildim. Ben bunlar için bırakmamıştım eski hayatımı. Yatağa çöküp başımı ellerimin arasın aldım ve ağlamamak için kendimi sıkmaya başladım. Josh ise odada mekik dokurken bana bağırmaya devam ediyordu.

REDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin