Josh ellerimi tutup ''Sakinleş ve hızlanmaya başlayan nabzını düşür.'' dedi. Sesi otoriter ve ifadesizdi. Yaklaşık beş dakika boyunca nefesimi tutup gerektiğinde derin nefesler alarak nabzımı yavaşlattım. Gözlerimi açtığımda Josh gözlerini bir noktaya dikmiş düşünüyordu. Yapacağım şeyin yanlış olduğunu bilsem de odaklanıp zihnine girdim.
''Tarih tekrardan ibaret falan değil. Biz onlar gibi olmayacağız. Kalan son kişiyi de kaybedemem. Üs- Zihnimden çık ve oturup doğru düzgün konuşalım Celine. Hadi.''
Hadi ama! Oysaki benim dışımda bir yere baktığına emindim. Bozulup zihninden çıktım. Somurtup
''Nasıl anladın?'' diye sordum. Omuz silkip
''İlk başta fark etmemiştim. Sonra sen de aynı anda 'Neden bahsediyor?' diye düşününce düşüncelerin benimkilerle karıştı. O sırada fark ettim.''
''Ah! Neyse bunu öğrendiğim iyi oldu. Bir dahakine daha dikkatli olurum.'' diye mırıldandım. Josh kaşlarını çatıp
''Bir dahaki falan olmayacak Celine! Düşüncelerimden uzak durmanı tercih ederim.'' dedi. Bu kadar sert olmak zorunda değildi. Gerçekten de üzülmüştüm. Sadece bu kadar ciddi bir şekilde ne düşündüğünü merak etmiştim. Surat ifademi düzeltip kendime geldim ve
''Şu ateş olayı. Mümkün mü? Bir kişi iki elemente birden sahip olabilir mi?'' diye sordum. Josh iyi olduğumdan emin olmak istercesine kısa bir süre yüzümü inceledikten sonra
''Bilmiyorum. Ama... Belki beş elementi de kontrol edebilirsin. Sonuçta şimdiye kadar ikisine sahip olan kimse olmamış ama hepsine sahip olan iki kişi varmış.''
''İki kişi mi? Kim?''
''Bu büyüyü yapan cadı ve kurtadam sevgilisi.''
Haklı olabilirdi ama ateşi bile zor kontrol altına alabilmişken hepsini denersek kontrol edebileceğimi sanmıyordum.
''Az önce gördün Josh. Küçücük bir alev parçasını kontrol altına alabilmek için ne kadar uğraştım. Eğer diğerlerini de denersek'' derin bir nefes aldım ''kontrol edebilir miyim bilmiyorum.''
''Hadi ama Celine! Sadece deneyeceğiz. Hem zaten sadece küçük bir toprak parçası ve bir bardak su ile en fazla beni ıslatırsın.'' diye ısrar edince kabul ettim. Bir bardak sudan ne olabilirdi ki?
Josh odaya geri döndüğünde elinin birinde bir poşet toprak diğerinde ise bir şişe su vardı. Poşeti önüme koyup
''Toprakla başlamaya ne dersin?'' dedi. Başımı sallayıp topraklarla bakışmaya başladım. Toprakla ne yapılır ki diye düşünürken onları havaya kaldırıp Josh'ın saçlarına ufalamaya karar verdim. Evet, gerçekten bunu yapacaktım. Gözlerimi toprağa dikip havalandığını hayal ettim. Bir avuç kadar toprak yavaş yavaş havalanmaya başladı. İçimdeki gücün toprağa geçtiğini düşünüp bütün gücümle denedim. Birden yer sallanmaya başladı. Toprak parçaları etrafa saçılırken depremin şiddeti yüzünden şifonyerimin üzerindeki çerçeveler yere düşmeye başladı. Josh omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi.
''Sakin ol ve gücünü kontrol etmeye çalış.''
Ben çabaladıkça daha da heyecanlanıyordum ve depremin şiddeti artıyordu. Dolap yere devrildiğinde Josh omzumdaki elini sıktı. Son hatırladığım da buydu zaten.
Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω Ω
Uyandığımda dolap eski haline getirilmiş, fotoğraflar yeni çerçevelere konulup eski yerine yerleştirilmişti. Yanımda yatan ve tavana bakan Josh'ı dürttüm.