Kısa bir duş alıp saçlarımı topraktan arındırdım. Üstüme siyah bir şort ve beyaz, bol ve uzun bir tişört giyip çıktım. Josh her zamanki dakikliği ile beni bekliyordu. Aklıma gelen fikirle gülümsedim.
''Fotoğraf makineni de alsana. İşimiz bittikten sonra bana da fotoğraf çekmeyi öğretirsin.''
Arkasından fotoğraf makinesini çıkarınca kıkırdadım.
''Seni senden daha iyi tanıyorum.'' dedi ve elimden tuttu. Okulun önüne geldiğimizde kucağına atlamamak için kendimi tuttum. Siyah bir motor bizi bekliyordu. Josh binip motoru çalıştırınca beş karış kadar açılan ağzımı kapatıp arkasına atladım. Sıkıca beline sarılıp çenemi omzuna yasladım. Son hızla sürmeye başlayınca dayanamayıp
''Uçur beni sıpaydiii!'' diye bağırdım. Güldükten sonra
''Sıpaydi ne?'' diye sordu. Görmeyeceğini bile bile omuz silkip
''Bir hikâyede okumuştum. Nedense çok havalı geldi.'' dedim.
Birden yol kenarına çekince şaşırdım. Bir dağın yamacındaydık ve aşağısı tamamen kayalıktı. Kayalıkların bittiği yerde ise bir kumsal vardı.
''Buradan sonrasını inmemiz gerekecek.''
''Nasıl yani?''
''Su için yeterince su var, ateş içinse bol bol kayalık.''
Kendimi çaresiz bir hale büründürüp
''Ama ben tırmanamam ki Josh?'' dedim. Sırıtıp
''Aynı numara sürekli işlemez. Bayanlar önden.'' dedi. Dil çıkarıp bariyerleri aştım ve tutunarak bir adım attım. Josh da hemen yanımda bitmişti.
''Buradan düşersek ölme ihtimalimiz yüzde kaç?''
''Yüzde yüz. Ama merak etme buraya daha önce de geldim. O kadar zor değil.''
Gülümseyip ''Delisin sen.'' dedim. Bir yandan da basacak taş arıyordum. Josh önden ilerliyordu. Ayağımı tutup sağlam bir taşın üstüne koydu. Hızlanıp ben de ona yetiştim.
☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄
Yaklaşık bir yarım saatin ardından inebilmiştik. Josh'ın elini tutup kalan yeri zıplayarak indim. Üstümü silktikten sonra
''Ateş ile başlayalım.'' dedim. Beni onayladı ve anında elleri alev aldı.
''Ama bu haksızlıık!'' diye mızmızlanınca ciddi bir şekilde
''Konuşacağına dene Celine.'' dedi. Şımarıklığımın farkına varınca utanıp zihnimi ateşe yönlendirmeye çalıştım. Ateş çok daha farklıydı. Toprakta gücü yönetebiliyorken ateşi yönetemiyordum. Güç, dışarı çıkmak için beni zorluyordu. Parmak uçlarıma çıkan alev birden güçlenip yayılmaya başladı. Derin nefesler alıp gücü geri itmeye çalıştım. İçimdeki bir şey nasıl benimle savaşabilirdi? Yumruklarımı sıkıp onunla mücadele etmeye devam ettim. En sonunda alevlerin sadece ellerimde kalmasını sağlayabilmiştim. O şekilde biraz oyalandıktan sonra hepsini yok edip taş zemine çöktüm. Josh da yanıma oturdu.
''Benim gücüm nasıl bana karşı gelebilir?'' diye yorgunlukla sordum.
''Ateş diğerlerinden farklı. Kontrol altında tutamazsan ilk önce kendini tamamen dışarı atar. Kendi gücü bitince senin gücünü sömürmeye başlar. Ta ki-''
''Ölene kadar.'' diyerek cümlesini tamamladım.
''Denize girelim mi?''
''Bu soğukta mı?''