Bugünle beraber tam bir ay olmuştu.
Tamı tamına bir aydır ailemi görmemiştim ve babamı çok özlemiştim. Bu konuyu Josh ile konuşsam iyi olacaktı. Hem o da ailesinin yanına giderdi.
Tavanla bakışmayı kesip ayağa kalktım ve banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Dolaptan siyah deri pantolonumu ve dar, kolsuz, üzerinde siyah danteller olan atletimi çıkarıp giydim. Josh'ın bende kalan ceketini üzerime geçirdim. Parfümü gerçekten çok güzeldi. Odadan çıkmadan önce siyah, deri ve topuklu çizmelerimi giydim. Aynada kendime baktığımda derinin bana gerçekten yakıştığını fark ettim. Eskiden giydiğim o çiçekli böcekli şeylerden daha çok.
Aklıma eski arkadaşlarım gelince hüzünlendim ama hafta sonunda onlarla da görüşebileceğimi düşününce hızla eski neşeli halime döndüm. Saate baktığımda daha erken olduğunu gördüm. Josh'ın uyanmadığını tahmin edip odasına doğru ilerledim. Kapının önüne gelince yavaşça kapıyı tıklattım. Kapı hızla açıldı. Josh yeni uyanmış gibi görünse de aynı zamanda tetikteydi. Bir film klişesi yaşatmayan Josh'a içimden teşekkürlerimi sundum. Edepli bir çocuk gibi üzerinde tişörtü vardı.
''Ne var Celine? Sabahın köründe burada ne işin var?'' diye homurdanınca. ''Erken kalktım, seni de uyandırayım dedim.'' dedim şirin bir tavırla. ''Ha yani sabahın köründe uyanıp uyuyamadım, ben çekiyorsam Josh da çeksin diye geldin bir de beni uyandırdın öyle mi? S*ktir git Celine.'' dedi ve kapıyı suratıma kapatmadan elimle durdurdum. O ise beni umursamadan yatağına geri döndü.
''Hadi ama! O kötü çocuğun altında bir koalanın yattığını biliyordum. He-'' kafama yediğim yastıkla lafım yarım kaldı. Yere düşmeden yastığı yakaladım ve yatağa atlayıp Josh'a vurmaya başladım.
''Savaş mı istiyorsun? Kamoon!'' diye çığrındım. Josh da diğer yastığı almış hunharca vuruyordu ama henüz tam uyanmadığı için çok dengesizdi. Boşluğundan faydalanıp onu ittirince yüzüstü yatmaya devam etti. Bu çocuk benden bile uykucuydu. Sırtına oturup kafasına yastıkla vurmaya başladım. Ne olduğunu anlayamadan yatağa düşünce ellerini iki yanıma koymuş sinirle bana bakan Josh ile karşılaştım.
''İki dakika uyutmadın dimi?'' diye homurdandı. Yüzüme vuran nefesini umursamayıp yavru köpek bakışı yaptım ve ''Ama kalk artık!'' dedim. Ekstra sinirli Josh için alt dudağımı da sarkıtmıştım.
''Bu bakışlar bana işlemez. Tabii işleyecek bir şeyler bulabiliriz. Hatta biraz daha o dudağını sarkıtmaya devam edersen ben aklımdakileri uygulamalı olarak da gösterebilirim.'' deyince uykulu bir Josh'ı tercih edeceğimi fark ettim.
''Kalk üstümden ya! Pis sapık! Sana iyilik eden de suç zaten.'' diye çığrınıp çırpınmaya başladım ama o kılını bile kıpırdatmamış sırıtarak bana bakıyordu. Madem oyun istiyordu, ben de oynardım. Kollarımı boynuna dolayıp, yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Bunu beklemiyor olmalı ki fazlasıyla şaşırmıştı. Şaşkınlığından faydalanıp onu üstümden attığım gibi yataktan kalktım.
''Erkekleri kandırmak çok kolay. Şimdi üstünü giyin ve dışarı çık.'' deyip odadan çıktım. Sadece küçücük bir hareketim afallamasına sebep olmuştu. Bu yüzden erkekler değil kızların lider olması gerektiğini savunmuşumdur her zaman. Erkekler kız gördükleri zaman adlarını bile unutuyorlardı. Kendi kendime kıkırdadım.
Josh odadan çıkınca ''Bir şey sorabilir miyim?'' dedim. ''Sor.'' diye kısa bir cevap verdiğinde göz devirip ''Bu hafta sonu ailelerimizin yanına gitsek olur mu?'' dedim. Yüzünden ne olduğunu anlayamadığım bir ifade geçti ama hızla eski ifadesizliğine döndü. ''Olur.''
''Josh, bir sorun mu var?'' diye endişeyle sordum. Gerçekten iyi görünmüyordu. Ben durunca o da durdu. ''Yok bir şey.'' diye sert bir sesle cevap verdi ama ben her zamanki inatçılığımla bu olayın peşini bırakmadım. ''Lütfen. Ne oldu?'' diye ısrar ettim.