XII/bir şeyler hissetmek

3.9K 478 402
                                    

"Sadece bir şeyler hissetmek istiyorum.
Sadece hissetmek istiyorum.
Bazı şeyleri gerçekten gerçek yapabilirim.
Tekrar insan gibi hissedebilirim."

*

26 Temmuz 2007
Güney Kore/Seoul

Jung ailesinin evi;

*

"Gel hadi." Aynı çocuk bedeninde, o günkü aynı kıyafetleri ve aynı yüz ifadesiyle yüzüme bakan hyungumun bana uzattığı eli gülümseyerek tuttuğumda onun yaşlı gözlerini gördüm.

"Neden ağlıyorsun?" Beni elimden tutmuş, odamın kapısından çıkarırken önüne döndü. Tam da o esnada kıyafetlerinin yıprandığını, yırtılıp tozlandığını görmüştüm. Birkaç saniye öncesine kadar böyle görünmüyordu oysa ki. Ayrıca ben büyümüştüm, on yaşındaydım şimdi. Hyungum neden hâlâ aynıydı? Neden hâlâ yedi yaşında görünüyordu ve küçücüktü?

"Ailemi kaybettim, bak annem orada yatıyor." Boşta kalan eliyle holün sol çaprazında kalan ve bir zamanlar orada uzun, kahverengi bir konsol olan moloz yığınlarıyla kaplı köşede birçok yıkık dökük tuğlanın arasından süzülen tozlu, kanla kaplanmış bir el gördüm. 

Panik içinde elimi Jimin hyungun elinden çekerken ellerimi nereye koyacağımı bilemedim ve etrafıma baktım. Az önce kapısından çıkıp yürüdüğüm odam da dahil olmak üzere tüm ev, tüm evimiz berbat bir haldeydi. Darmadağın ve yürünemez bir haldeydi. Her tarafta cam parçaları, tuğla ve molozlar, bir yağmur gibi üzerimize yağan toz bulutları, kirli bir is kokusu ve derin bir sessizlik... 

Jimin hyung elimi bırakıp tam karşımızda kalan merdivenlerin önünün kapandığını ve hatta birkaç basamağın yıkıldığını görünce daha şiddetli ağlamaya başladı.

"Nasıl ineceğim buradan?" Ellerini yüzüne kapatıp olduğu yere çökerken öne doğru atıldım, sonra durdum. Ne yapacaktım? "Bizi nasıl kurtaracağım buradan?" Dizlerinin arasına gömdüğü küçücük yüzüyle, ıslak kirpiklerinin ucundan bana bakarken yüreğim sızladı. Yüreğim, sanki göğüs kafesimin kemikleri defalarca kez etime saplanmış gibi sızladı. "Bizi nasıl kurtaracağım?" 

Orada, öylece oturmuş dururken kısa süreliğine büyük bir gürültü koptu. Altına sığındığı alçak ve sığıntı tavan saniyeler içinde çökerken onu uyarmak için çok geç kalmıştım. Kendi çığlıklarım arasında tüm bedeni betonlarla kaplanırken saçlarımı çekiştirdim ve hâlâ dökülen betonların arasına daldım. Kafama, koluma, bacağıma, rastgele isabet eden her yere irili ufaklı taş yığınları dökülmeye başlarken inleye inleye onun bedenini kaplayan büyük parçaları kaldırıp atmaya çalıştım. Alnımdan süzülen kanı hissediyordum, parçalanan parmak uçlarımı, ruhumdaki acıyı en dibine kadar hissediyordum. Hislerim bedensellikten çok uzaktı, hislerim canımı yakan şeyin maddesel bir şey olmadığının farkındaydı.

"Hayır! Hayır!" Kollarımla kucakladığım ne varsa kenara yığmaya çalıştım fakat bitmiyordu. "Hyung, hayır!" Alnımdan süzülen kan, burnuma, dudaklarıma ve oradan da çeneme aktığı esnada bas bas bağırırken gözüme çarpan şey tüm bedenimi tir tir titretti.

İki büyük beton yığının arasında kalan küçük, yaralanmış elleri. Tam da avuçlarımın arasına alıp, onu oradan kurtarmak isterken tutunmak istediğim o güzel elleri...

baisemain ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin