"Gözlerimi sadece bir anlığına kapattım ve zaman geçip gitti,
Tüm hayallerim garip bir şekilde gözümün önünden geçti."*
Kısa bir öpücük.
Bana yıllar sürmüş gibi hissettiren fakat aslında bir dakikayı bile geçmeyecek kadar kısa olan bir öpücük.
Sandığımdan daha cesur ve çekingesi olmadan o yumuşak dudaklarıyla dudaklarımı öpen Jimin, kafasını boynuma yaslayıp henüz hiçbir şeyden emin olmadığını söyleyen Jimin.
Gitmek için izin istediğinde ona bunun sorun olmadığını ve burada kalmasını istediğimi bağıra bağıra haykırmak istesem de fısıldayarak söyleyen ben.
Jimin'den deli divane hoşlanan zavallı ben.
Şimdi bahçede, saatler önce oturduğumuz masanın tam karşısında kalan salıncakta, yan yana oturmuş yarım saat önce dudak dudağa olmamız haricinde her şeyden konuşuyorduk. Garipti, sanki en yakın arkadaşımdan bir kucaklaşma almışım gibi konuyu kapatmamı istemişti benden. Fakat, tanrı aşkına, bu nasıl mümkün olabilirdi?
O Jimin'di, hayatımdaki ikinci Jimin. Nasıl konuyu kapatmamı isterdi? Konuyu kapatmayı da geçtim, o anı tekrar tekrar zihnimde yaşamaktan öteye geçemiyordum bile ki, söylediklerini anlayıp mantıklı cevaplar verebileyim.
"Sesini duymak istiyorum." Gözümün dalıp gittiği ıslak çimlerden kurtuldum sonunda ve ona baktım. Bağdaş kurmuş, sırtını yumuşak yastıklara yaslamış, yüzündeki küçük gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Duyuyorsun ya." Dedim omuz silkip.
"Öyle değil." Kıkırdadı ve sanki biraz önce beni öpmeye utanmıyormuş gibi dudaklarıma yasladığı dudaklarını ıslattı. Böyle hayatın ceremesini sikeyim ama. "Şarkı söylüyorsun, Hoseok sesinin çok güzel olduğunu söyledi. Şarkı söylemeni istiyorum." Gözlerimi kocaman açarak aptal gibi görünmemi es geçerek arkama yaslandım.
"Şimdi mi?"
"Hım, şimdi. Uykum geliyor, Jungkook. Uykum gelirse eve gidemem, beni oyala." Gülümsemesiyle birlikte kafasını geriye yatırdı. Açıkta kalan boynu, bahçe ışıklandırmasının loş aydınlatması altında pürüzsüz görünüyordu. Kafamı çevirdim ve incelemesi acayip sıkıcı olan çimlere bakmaya devam ettim.
"İstersen biz de kalabilirsin." Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktığında, sarhoş olmanın yalnızca alkol kullanarak sağlanmadığını anlamış oldum.
"Teşekkürler fakat eve gitsem daha iyi olacak." Yeniden omuz silktim. Çok mu çocukçaydı? "Sen bilirsin." Bugünkü yaşananlardan sonra ona daha fazla ısrar edemezdim. Liseli aşıklar gibi görünmek, özellikle de ona, istediğim son şeydi. "Hadi söyle." Dedi eliyle omzumu dürtüp.
"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Ayrıca-" Söyleyecek bir bahanem olmayınca çenemi açtığım gibi geri kapamak zorunda kaldım.
"Ayrıca ne? Utanıyor musun? Hadi ama, şimdiye kadar binlerce kişinin önünde şarkı söylemiş olmalısın." Sen farklısın ama!
"Hayır elbette." Ah, ona utandığımı söyleyeceğimi mi sanmıştı? Sonuna kadar inkar.
"Öyleyse ne? Hadi söyle, sesini duymak istiyorum." Gerçekten de uykusu gelmiş olmalıydı. Gözlerini kırpıştırıp duruyordu. Üstelik kafasını taşımak zor bir işmiş gibi dirseğini yasladığı yastıklardan güç alarak kafasını avucunun içinde taşıyordu.
"Tamam." Dedim yenilgiyi kabul ederek. Üstelik o böyle mayhoş bir şekilde gözlerimin içine bakarken onu nasıl reddederdim? "Bana biraz zaman ver, ne söyleyeceğimi düşünmem lazım." Kafasını salladı ve kirpikleri ağır ağır kıpraşırken, ben gözlerinin içine bakarken ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım. Sonra bir anda zihnimde bir şarkı belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baisemain ¦ jikook
Fanfiction"İşte bu yüzden ellerini öpmek istiyorum, gerçekte nasıl olduğunu bilmediğim, düşlerimde yumuşacık olan o ellerini." 01.05.19/16.02.20 *uyarı: bu kurgu, deprem anına dair travmalar ve deprem sonrası yaşananları içermektedir.