XXVIII/aykırı

3.2K 339 211
                                    

Hepinize merhaba,

Normalde bölüm başına not bırakmak adetim değildir ancak söylemem gereken bir şeyler var ve bölüme başlamadan okumanızın daha iyi olduğunu düşündüm.

Yaklaşık bir aydır, belki de daha fazla, bölüm güncelleyemedim çünkü bir hayli yoğunum. Sınavlarım bitti, hâlâ birtakım koşuşturmalarım var ama okulum açılana kadar rahat sayılırım. Bu yüzden de önümüzdeki bir ay içinde baisemain'i bitireceğiz. Öncelikle bunu söylemek istedim.

İkincisi, kibar oluyorum takılmıyorum ve ciddi olduğumda da kaba oluyorum ancak daha nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. Oy sayısı, bir aydır bölüm gelmemesine rağmen düşmüş. Gerçekten inanılmaz yoğunum arkadaşlar ve istediğimi daha ne kadar anlatabilirim bilmiyorum. Lütfen okuyan herkes oy versin ve nasıl dilerseniz dileyin mutlaka görüşünüzü belirten bir yorum bırakın. Beni şekillendiren şey gerçekten de yorumlarınız. Geçen bölümdeki yorumlarınıza cevap veremedim çünkü uzun zaman oldu ancak artık size geri dönüş yapacağıma emin olabilirsiniz.

Üçüncüsü de, bildiğiniz üzere bu kurgu deprem üzerine temalanmış bir kurgu. Wattpadde belki bunun gibi birkaç fic daha vardır, emin değilim. Ancak ben bu hikayeye başladığımda depremin gerçekten ne kadar yıkıcı olabileceğini düşündüğüm için yazdım. Ülkemizde son aylarda oldukça yüksek şiddetlerde depremler yaşanıyor ve hepimiz genel bir korku içindeyiz, buna ben de fazlasıyla dahilim. Hatta bu konunun artık psikolojimi de bozduğunu söylesem yalan olmaz. Bu kurguya başlarken inanın böyle şeyler olabileceğini düşünmezdim, eğer sizi bir yoldan kötü bir şekilde etkilediyse gerçekten üzgün olduğumu belirtmek isterim.

Son zamanlarda depreme maruz kalan, hisseden ve maddi - manevi yaralanan herkese geçmiş olsun diyorum. Umarım bu kadarıyla kalır ve umarım şu an hepiniz iyisinizdir.

Lütfen tedbiri elden bırakmayın ve kendinize iyi bakın.

Çok konuştum, bu yüzden bölüm sonunda not koymayacağım. İyi okumalar dilerim.

Bir sonraki bölüm de görüşmek üzere, öpüldünüz.

*bölümde geçen şarkı: radiohead - creep

*

"Sen buradayken, gözlerinin içine bakamazdım.
Bir melek gibisin, tenin beni ağlatıyor.
Güzel bir dünyada, bir tüy gibi süzülüyorsun.
Keşke özel olsaydım, sen çok özelsin."

*

Gün doğumu mu, günün batımı mı?

Güne onunla uyanmak mı, günü onunla bitirmek mi?

Kollarından ayrılırken dudaklarına kavuşmak mı, kollarına girip dudaklarını bırakmak mı?

Sessizliği yırtan yeni bir günün başlangıcında onun yeni uyanmış, boğuk sesini karşılamak mı, sessizliğe kavuşan ortamda gözlerimi kapamadan önce duyduğum ona ait, tatlı ve mayışmış iyi geceler dileğini duymak mı?

Henüz geceye çok uzaktık ancak hava kararana kadar da bu yataktan çıkacak gibi durmuyorduk.

Aralık penceremin kenara sıyrılmış ince tülü rüzgarın hafif ve naif dalgalarını bize göstermek istercesine salınıp duruyordu. Odamın içi zayıf bir ışıkla, turuncularla dolu o soluk ışıkla aydınlanıyordu. Kitaplığımın arka raflarında kalan eski kasetçalarda, babamın eski kasetlerinden biri çalıyordu. Radiohead yerine göre sakin, yerine göre hiddetli notalarını çalarken onun karnıma değen sol kolunu okşuyordum. Rüzgar göğsüme dökülen saçlarını çeneme kadar üfürüyordu. Huylansam bile sesimi çıkarmadan kolunu, omzuna kadar okşamaya devam ediyor ve parmak uçlarımı sanki bir kuş tüyü tünemiş gibi tenine usul usul hareket ettiriyordum. Sakin solukları cılız hareketlerinin çarptığı sırtından, göğsümün tam ortasına çarpıyordu. Yanağını tam da göğüs kafesimin ortasına yaslamışken, tüm desteğini benden sağlayarak uzanıyordu. Tüm ağırlığı üzerimde değildi, ancak keşke olsaydı. Sesim çıkmadan sevmeye devam ederdim onu, göğsümde de sırtımda da taşırdım. O dar, yapılı ancak bir o kadar da kırılgan omuzlarını öper, bana dilediği kadar yaslanabileceğini fısıldardım.

baisemain ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin