Yıldızlar, ateşböceği sanılmaktan korkmazlar.
Tagore
Kelimelerin boğazımı düğümlendiği andayım. Birine 'Ben gidiyorum. Hoşçakal ... 'demek ne de zormuş. Üstelik karşınızdaki kişi bir zamanlar 'her şeyim' dediğiniz kişiyse.Bittiğimi hissediyordum. Sevgisiz bir yerde ne kadar dayanılabilirse o kadar dayanmıştım.
Gözlerimden akan yaşları zerre umursamadım. Ben ağlamak zayıflıktır yalanına inanmayanlardanım. Gözlerine son kez baktım. Bir zamanlar kaybolduğum karanlık şimdi beni öyle üşütüyordu ki üstümün ince olmasına üzüldüm.
''Tamam.''
İşte bu kadardı. İstediğini yapmıştım. Ayrılmamı bekliyordu ve ben inatla sevgimle onarmaya çalışıyordum ama o da biliyordu ki pes edecektim. Etmiştim.
Tek kelime dahi edemedim. Gözlerimi kurulamadı. Teselli beklemedim. Dudaklarımı birbirine bastırıp yere baktım. 'Bunu nasıl aşacağım?'
Daha fazla konuşmanın manasız olduğunu anladımda kelimelerimi eksik bırakıp arkamı döndüm ona. Demem gereken veya gerekmeyen, onca kelimeyi bıraktım kaldırımlara.
İşte şimdi yapayalnızsın Luhan ... Şimdi ne yapacaksın?
Sesli ağlamaya başlamıştım oradan uzaklaştıkça. Gelin görün ki uzun yıllar boyunca bağırmış olsam dahi sesimi duyuramamıştım.
Oturdum öylece bir kapının önüne. Ellerim ilk defa bu kadar titriyordu. Ben ilk defa yalnızlığımın farkına varabilmiştim.
Ben ne aileme ne dearkadaşıma gidip 'Çok üzgünüm, sarıl bana.' diyebildim. Kendimeyorgun olduğumu söylemedim. Hatalı biri olarak, sinir bozucu biri olarak, sıradan biri olarak, sırf suratı için ilgi çekici biri olarak yıpranmış bir kişiyim.
Çok ağlamam. Bir süre sonra terk edilmeye alışmış biriyim. Karanlıktan, tavuklardan -yerim ama görmeye dayanamam- ve palyaçolardan öyle çok korkarım ki bu korkuyla tek başıma yüzleştiğimde aklımı yitirecek gibi olurum.
Tek başıma uyuyamam. Biriyle de uyuyamam. Ama odada ses olacaktır. Bu yüzden çoğu zaman uyumadan önce favori çizgifilmimi açar yatağımın yanına koyarım. Yüz üstü yatıyorum bir tek, kemiklerim çok esnek olduğu için ağrı yapıyor. Ancak öyle uyuyabiliyorum.
Şimdi bunları duyunca garipliğime katıldınız değil mi? Sevgilimi çok sevmiş olsam da o beni değil kendi için beni sevdi. Bildiğiniz her sevgi gibi bir şeydi onunkisi. Sonlanacağı belli olan ama birinin asla bunu kabullenmediği türden. O biri ben oluyorum.
Onu da suçlayamıyorum çünkü çok şey yaşadık. Ben de yalnızdım ama o da öyleydi. İkimiz birbirimizi onarmamız gereken zamanlarda onarmadık. Şuan ağlasam da neye yarar ki? Ben bunu kendim yazdım kendim yaşayacağım. Birinin beni gerçekten sevdiğine inanıp büyüsüne kapıldım. Kolay aşık olamadığım gibi kolay unutamıyorum da.
Oturduğum yerden kalktım ve ciğerlerime hava doldurdum. Son göz yaşlarım yuvarlanırken ilk defa kendimi geçecek ümidiyle teselli etmedim. Sadece kollarımı etrafıma doladım ve evime yürüdüm. Çünkü o an ihtiyacım olan şey evim ve beni iyi edebilecek uzunlukta komik bir diziydi.
*******
''Luhan, Sehun geldi ve senin için elmalı kurabiye getirmiş.''
Başımı yorganımın altından çıkarıp göz ucuyla kapıya baktım. Annem endişeli gözüküyordu. Buğulu camdan lacivert ceketi tanıdığımda gözlerim doldu.
Şuan tam ihtiyacım olan şey en iyi arkadaşımdı ve o benim için buradaydı.
''Luhan izin ver de içeri gireyim. Ellerim yandı. Kurabiyeler çok sıcak, acı bana..'' İstemsizce kıkırdadığımda annemin arkasından kafasını uzatıp bana baktı. Göz kırpıp benden onay bekledi.
Kafamı salladığımda annemin yüzündeki endişe az da olsa silinmişti ve Sehun'a izin verip bizi yalnız bırakmıştı.
''Aman Allahım.. şu suratının haline bak!''
Omuz silkip yana kaydım. Kucağıma kese kağıdını bıraktı.
''Ben yokken ağlama dedim sana ve sen iki tane aptal yüzünden yüzünü balon balığına çevirmişsin.''
Diğer aptal -onun tabiriyle- benim ve sevgilimin arasını bozmakta parmağı olan 'bir zamanlar' ki en yakın arkadaşımdı. Onun için de çok üzülmüş olsam da hayatımdan çıkardığım için pişman değildim.
Kese kağıdına bakıp gülümsedim.
''Beni iyi tanıyorsun...''
Gülümseyerek omzumu okşadı.
''Ben her seferinde sigaraya kaçarım ama sen yapmazsın öyle. Sen ılık süt istersin. Friends izler, elmalı kurabiye yersin.''
Evet, öyle yapardım.
Başımı omzuna koydum.
''Tamam dedi ve bitti. O kadar uğraşım tek bir kelime içinmiş Sehun...''
Açık kalan omzumu yorganla örterken fısıldadı.
''Sen en güzelini yaptın. Sen içindeki için son ana kadar çabaladın. Sen onu hatalı diye değil, artık sevmiyor diye bıraktın. Çünkü sevgi çok farklı bir şeymiş Luhan. İncinse en çok senin canın yanarmış. Sen hatan olduğunda uğraştın. Sen elinden geleni yaptın. O yapmadı demiyorum. Sadece onunki bitti. Sen onun gitmesine izin verdin. İşte sevgi bu. Sen onu yormaktan korkup vazgeçtin. Ben biliyorum, sen yine kalbin dedi diye kıyamadın. Kıyamayıp vazgeçtin. ''
Burnumu omzuna bastırdığımda göz yaşlarım çoktan Sehun'a sarılmaya başlamıştı.
'' Sen çoğu kişinin yapamadığını yaptın Luhan. Sen sevgini çok güzel korudun. Şimdi ağlasan bile yalnız değilsin. Sen bana anlatmasan da ben seni duyacağım. Gözlerinden bile her şeyi anlıyorum. Yorgunsan bunu saklamana gerek yok. Burada senin için elmalı kurabiye alabilecek bir adam var. Tamam mı? ''
Ona bakamadım. Kafa sallamakla yetindim. O ise yorganın içine daha çok girip bana sarıldı. Bölümü devam ettirip saçlarımı okşadı. Ağlasam da Sehun bana kızmadı. Ben uyuyana kadar bekledi.
Az önce birisiyle uyuyamam demiştim değil mi? Sehun'u saymayalım. O benim sıra arkadaşım. Her sabah uyurken yan sandalyede ilgiyle dersini dinleyen çocuk. Benim sırdaşım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlarımız Küsmesin - HUNHAN
ChickLitElimi uzatsam tutar mısın? Yemin etsek bozup, kaçar mısın? Yıldızları saymak istesem bana 'Bizimkiler orada ne önemi var diğerlerinin?' der misin?