14. Bölüm

106 17 45
                                    




Yazdığın son şiirdir uçurtma,
Bunun için rüzgara salarsın onu.

Leonard Cohen








En kötü gününüzü hayal etmenizi istesem sizden, çok mu patavatsızca olur? İllaki aklınıza bir gün gelmiştir. Ben en kötü günlerinde uçurtma uçuran bir sürü insan gördüm. Ben o kadar güçlü bir insan değilim. Ben şiir de yazamam. Ben sadece izliyorum. Küçük bir kızın saçlarını kısacık kestiğini ve bu acısını bir kapüşonun altına gizlediğini görmüştüm. Yuvarlak yüzünün zıttı bir sivrilikte olan çenesi elindeki uçurtma ipini sıkıca tutan ellerine zıtlıkla titriyordu. Gözleri dolu değildi, belli ki zaten oldukça çok ağlamıştı. Alnına düşen saçlar rüzgarla yıkanırken bana baktı. Ben de ondan farksızdım. Onun dayandığı bir yerin yıkıldığı belliydi. Benim de onun halini anlıyor oluşum kendimi görüşümden.

O gün uçurtmaya ne oldu bilmiyorum. O gün tek bildiğim o kız eski ruhunu bir uçurtmaya bindirmişti. Ve o kız yüksekten korkmasa da ileride korkacaktı. Kimseye acısını anlatamayacaktı, çünkü son şiirini bir uçurtmaya asmıştı.

Bu yüzden ileride biri ona neden artık şiir yazmadığını sorduğunda omuz silkip 'Bir nedenim kalmadı.' diyecek. Öyle olacak. Çünkü bazı acılar sanatı sanat yapsa da bazı acılar sanata uçmayı öğretir.














"Ne demek gidiyorum?" Dedim gözlerine bakarken. Tepkisiz oluşu beni deli etmişti, yakalarına yapıştım.

"Yah! Oh Sehun sana bir şey sordum?!" Her an ağlayabilirdim. Her an yüzüne bir yumruk yiyebilirdi. Kıyabilecek olsam yapardım.

"Luhan.." Ellerimi yakasından çekmekle uğraşmadı. Gözlerime bakmayı kesti. O lanet olasıca kaldırım taşlarına bakıyordu.

"Söyle." Dedim ellerimi çekerken. Yüzüne bakıyordum ama o hala bana bakmıyordu.

"Önümüzdeki gece yola çıkacağım. " Hayretle dediklerini sindirmeye çalıştım.

"Ve bana bunu şimdi mi söylüyorsun? Sehun bir haftadır ne bana sarılıyorsun ne öpüyorsun! Bakmıyorsun bana! Yüzüme bak!" Sinirle bağırdığımda ağlayacağımı anlamış olmalı ki baktı bana.

"Ara.. ara verebilir miyiz?"

Belki bir sürü kırıcı şey duymuş olabilirim, belki sevgiyi tam anlamıyla bilmiyor olabilirim. Ama şu hayatta bulduğum en güzel dudaklardan bu kadar yıkım dolu bir cümleyi duyacağımı düşünmemiştim. Altından kalkamayarak koluna tutundum. Sesimin titriyor oluşu falan umurumda değildi.

"Ne diyorsun sen?" Hiç bir şey demedi. Yanağından süzülen bir yaş gördüm. Elim onu sildi hemen.

"Sehun ne oluyor anlat bana.. Bir anda neden Londra'ya gitmeye karar verdin? Neden benden soğuduğunu düşünüyorum? Neden bir anda.. bir anda neden böyle oldu?" Ayaklarım beni taşımıyordu. Sokağın en dar kısmında sadece ikimiz ve birkaç kedi vardı. Karanlıktı. Gece yarısıydı. Yüzünü bana görünür yapan bir sokak lambasından başka bir ışığım yoktu.

"Böyle olması gerekti." Dedi. Ne kolunu çekti ne bir şey yaptı.

"Hayır gerekmiyor! Bana doğruyu söyle." Yüzünü ellerimin arasına aldım. Dudaklarına ardı ardına öpücükler bıraktım. Ağlıyorduk.

"Söyle bana.. Neden düşüncelerimle hislerim çelişiyor? Beni o kadar çok sevdiğini söyleyip duruyordun ki şimdi bana dediğine inanamıyorum. İnanmak istemiyorum Sehun." Yutkundu ve bana sarıldı. Bir an dedim ki, kötü bir rüya bu. Uyanacaksın, bak sana sarıldı bile.

Yıldızlarımız Küsmesin - HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin