'...Mavi bir akşam üstü kumsal boyu
uzanalım...'
Bir derdin var... Söyleyip dinletemiyorsun sen de. İçinden çıkmayı bir türlü beceremediğin, sana sabahları derde döndüren bir derdin var ruhumun bekçisi.
Evet Sehun çok konuşmazdı ama çok yazardı. Kime ya da neye yazdığını anlamanız ya çok uzun sürerdi ya da imkansızdı. Zeki bir adamdı. Tanıdığım en iyi hafızaya ve gözleme sahip insandı.
Sehun'a hayranım. Sevgisine hayranım. Lakin hala bilmiyordum kime yazdığını. Bazen bazı insanları kaybetme düşüncesi insanı anlamsız yerlere sürükler. Halbuki öğrensem gitmezdi benden. O benim aksime beni başkaları için ne boşlayacak biriydi ne de terk edecek kadar sevgiye yabancı. O en çok kendini severdi. Böyle böyle öğrendiğini yazmıştı defterine.
'Nasıl birini sevebilirim? Önce sevmeyi öğrenmem gerek. Kendimi sevmeden beceremem bunu. Kendime saygı duyup kendimi ayağa kaldırmayı öğrenmediğim müddetçe düzgün sevemem onu.'
Doğruyu söylemek gerekirse kıskanıyordum. Ne kendimi onun kendini sevdiği gibi sevip tanımıştım ne de biri beni onun bir başkasını sevdiği gibi sevmişti.
O gizlediği defterini istese buldurmazdı. Bulduğuma göre gizlememişti.
İç çekip dağınık yataktan kalktım. Defteri komodine geri koydum. Bir fotoğraf vardı. İkimizin ilk fotoğrafıydı. Sehun ilk defa Eiffel Kulesini gören bana bakıyordu. Kimse kameraya bakmıyordu. İlk kez birinin beni koruyacağını hissettiğim gündü. Babasından uzak büyümüş bir çocuk olarak bunu diyorum. Sevgilisinden beklediği ilgiyi alamamış biri. Aslında sevginin ne kadar kutsal ve beklenti güdülmeden yapılması gereken bir şey olduğunu öğrenememiş biri olarak.
"Napıyorsun? "
Gözlerim dolmuştu. Dudağımı ısırıp ona baktığımda şaşkındı.
"Sehun..."
Endişeyle önüme oturdu.
"Luhan niye ağlıyorsun?" Dudaklarım, gözlerim, ellerim titrerken ona baktım.
"Yardım et..."
"Korkuyorum neler oluyor söyle bana." Ellerimi tuttu. O korkmazdı. Ben korkardım. Boynuna doladım kollarımı. Geçer geçer... geçecek demesini istedim.
Beni bir çırpıda kucağına ağladığında sesli sesli ağlıyordum. Çaresiz, hasta, kırgın, mutluluğunu yitirmiş, korkmuş bir haldeydim.
Saçlarımı okşadı. Gözlerimi yumdum. Ayakta duruyordu. Bacaklarımı beline doladığımda hiç zorlanmadı. Yadırgamadı. Ağlamam bitene kadar bekledi.
Ona baktığımda ağladığını gördüm. Beni susturan çok az şey vardır. Hem ağlarken, hem konuşurken. Ben süte bayılırım. Sehun sevmese de. Bana süt getirdiğinde bu benim için sus demektir. Onun için sıvıdan ibaret olan şey benim tesellimdir.
Bir de benim yüzümden birinin ağlaması.
Yüzüne baktım en yakından. Gözlerime bakarak sessizce ağlıyordu. En çok acı veren Sehun'un neden ağladığını bilmiyor olsam da içimde dağların yıkılıyor olmasıydı.
Bir çırpıda kuruladım yüzünü. Konuşmadım. Konuşmadı. Gözlerini yumduğunda kucağından indim.
"Biliyorsun.. zor bir dönemden geçiyorum. Aslında bakarsan iyi bile gidiyorum." yutkundum ve boşta duran bir elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlarımız Küsmesin - HUNHAN
ChickLitElimi uzatsam tutar mısın? Yemin etsek bozup, kaçar mısın? Yıldızları saymak istesem bana 'Bizimkiler orada ne önemi var diğerlerinin?' der misin?