Zaman, içinde yaşadığımız bir akarsudur; bizi alıp ya ileriye doğru götürür ya da boğup öldürür.
İnci Aral
Beklediğiniz şeyin geleceğini bilseniz de bazen o bekleyiş çok acı verici olabilir. Bazen toparlanamaz bir halde olursunuz, ya da öyle olduğunuzu düşünürsünüz. Elinizde tuttuğunuz bir saat var. Yelkovan ve akrep bir gün olsun durmuyor. Siz hayatın bittiğini düşünseniz bile, hayır bitmiyor.
Bir kitapta baş karakter en bitkin halinde sokakta üşüyen bir kediyle karşılaşıyordu. Tam o anda zaman durmuştu o kişi için. Çünkü minicik bir kedi onun kolları arasına girmişti. Öyle hastaydı ki kedi, sıcak bir kucak bulduğu için minnettardı. Gözlerini ona bakan kıza çevirmiş. Yazar, birinin bana ihtiyacı olabileceğini hissetti demiş. Eve götürmüş, yıkamış. Islanan kedi ufaldıkça ufalmış sanki. Etraftaki insanlar kedinin öleceğini söyleyip duruyormuş. Kız bir an olsun ümidini kaybetmemiş. Onu beslemiş, öpmüş, isim koymuş. Sonra bir hafta geçmiş. Kız aceleyle evden çıkarken kediyi öpmeyi unutmuş. Gün boyu kedisini düşünmüş. Ama mutluymuş. İlk defa mutluymuş. Sonra eve dönmüş. Bebeğini bir ayakkabı kutusu içerisinde görmüş. Kıyamet kopmuş. Pişmanlık, acı, özlem, haykırış dolu bağırışlar kopmuş evde. Son kez öpüşünde kedi ilk defa kuyruğuyla onun yanağını sevmemiş. Ama kitabın bir yerinde kız her şeye rağmen hayata tutunmak istemişti, tutunmak istiyorum. Belki birileri için, belki değil. Belki sadece kendisi için.
Hayat zor, ama güzel şeyler de çok güzel be.
☯☯☯☯☯☯☯
Elimden geldiğince sakinleşmiş pencerenin önüne çökmüştüm. Ellerimi saçlarımdan geçirip derin bir nefes aldım. Gelmesini bekliyordum. Gelip bir açıklama yapmasını istiyordum.
Gözlerim henüz toplanmamış olan yatağa kaydı. Aklıma bir sürü sahne geldikçe gözlerim daha çok dolmaya başlamıştı. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Aklıma hem ikimiz geliyordu hem de o ikisi. Bu benim için ağırdı. Tepetaklak olmuş psikolojim için çok fazlaydı.
Kapı tıkladığında gözlerimi kuruladım. İçeri girdi yavaşça.
"Gelebilir miyim?" Geldin bile, diye geçirdim içimden. Hiç bir şey demedim.
Elindeki krem ve sargı beziyle önüme oturdu. Elimi eline aldığında itiraz edecek gücüm yoktu.
"Onarman gereken başka yerler yok mu?" Diyebildim titrek sesimle. Titizlikle elime kremi sürdü ve elimi sardı. Bakışlarını yüzümde gezdirdi.
"Gurur yapıyorum Luhan. İlk defa. Bana güvenmeyişin ağır geldi."
"Sen.. sen olsan ne düşünürdün? Üste mi çıkmak istiyorsun?" Hayretle yüzüme baktı.
"Hayır elbette. Beni tanımıyor musun?" Tanımasam çeker giderdim.
Cevap vermemi beklemeden yanıma oturdu.
"Bence böyle konuşsak daha iyi. Yoksa sana kırılacağım." Elindeki kremi yana bıraktı.
"Bu evin sahibinin torunu. Teyze yaşlı olduğu için yemekleri onun için o yapıyor. Fazla yaptığı zaman da kapıyı çalıyor ve ben de teşekkür edip ona bir şeyler ikram edip uğurluyorum. Yani öyleydi. Bir gün anahtarın diğerini yaşlı teyzeden alıp ben evde yokken eve girmiş ve temizlik yapmıştı. Ben de ne kadar garip bulsam da teşekkür mahiyetinde ona kahve içmeyi teklif ettim. Bana karşı bir çabası olduğunu anladığım anda ondan uzak durdum Luhan. O sadece uğraşmaya devam etti. Ne bir çekim oldu içimde ne de yanlış bir bakışım. Tek düşündüğüm sendin. Nasıl seni aldatabilirim? Sana ne kadar aşık olduğumu görmüyor musun? Belki yine güvenmeyeceksin bana ama ben senin içinde hatalı kalmak istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlarımız Küsmesin - HUNHAN
Literatura FemininaElimi uzatsam tutar mısın? Yemin etsek bozup, kaçar mısın? Yıldızları saymak istesem bana 'Bizimkiler orada ne önemi var diğerlerinin?' der misin?