12.Bölüm

126 27 23
                                    

Kimseye kırgın değilim.


Adnan Menderes( idam sehpasına giderken son söylediği söz)


















Kırmışlar seni, kır papatyamı..





Ellerim onun bal köpüğü saçlarının arasındaydı. Pencere aralıktı ve sokak lambası odayı aydınlatıyordu. Sokak bekçisinin anahtarları birbirine çarpıyordu, tek ses bu ve yüzüme vuran nefes alışverişiydi.

Üzerindeki ceketi onu uyandırmamaya çalışarak omuzlarından çıkardım. Filmden sonra bir bara gidip oturmuştuk. Planı başarılıydı, Chanyeol ve Baekhyun resmen flörte başlamıştı. Luhan ki hayatındaki  tek içecek ballı süt olan biri içkiye hemen yenik düşmüştü, içki içmek istediğinde engellemeliydim.

Gözleri donuktu. Ne kadar şimdi birbirimize kavuşmuş olsak da eskiden kırılmış kalbi bir anda yepyeni olmuyordu. Hissediyordum sarıldığımızda. Benim kırıklarım onunkilerle çarpışıyordu. Korkuyordu bazen, bazen sıkı sıkı tutuyordu beni. Onu kırmışlar. Onu kırdıkları gibi ben de hala bulutsuz gülemiyordum.

Hayat böyle. Bir caz müziği gibi. Aniden mutlu edebilir ama olay bittiğinde ya da sen ayıldığında bir buruk hal bırakır. Mutluyum, onunlayım ve ona istediğim sevgiyle sarılma hakkı verildi bana. Bulutlar kalbimi ona saklamış.

Bundandır kalbimin onun yüzünden çatlak dolu oluşuna itiraz edemeyişim.

Ellerini omzumda hissettiğimde gerilerek gözlerini aralamıştı.

"Saat kaç?" dedi uykulu sesiyle. Kollarını boynuma sardığında saatime baktım.

"Üçe geliyor." Dudaklarıma bıraktığı öpücükle hmmladı.

"Annen iki saat önce geldi. İçtiğini söylemedim."

"İçmedim ki.." Dedi küçük bir çocuk gibi. Boynumdaki morluğu gösterdim.

"Bunlar sarhoş bir senin eserin." Gözleri kocaman olmuş elini boynumda gezdirmişti.

"İçki benlik değil.. Tanrım, acıdı mı?" Gözleri dolmuştu,güldüm. Hala sarhoştu. Dudaklarını öptüm uzunca.

"Sadece sarhoşken biraz yaramazlık yaptın hepsi bu.Ağlama."  Yanağını okşadığımda uyuyakaldığını fark ettim.

Maksim Gorki'nin dediği gibi 'Kendine özgü bir kokusu vardı.Bu koku sıcak ve dar bir şapka gibi insanın başını sıkıyor, içine sokularak tuhaf bir sarhoşluk yaratıyor ve gözlerini, kapatıp umutsuzlukla bağırmak, ileri fırlamak ve bu anda açılışla önüne gelen ilk duvara kafasını vurma arzusu doğuruyordu.' Badem gözlerinin etrafı yumuşak oklarla çevriliydi. Kırpıştırdığı kirpiklerine ok deme sebebim her bakışımız kesiştiğinde yüreğime batıyor olmaları. Bir acı insanı aynı zamanda mükemmel hissettirebiliyormuş.

Bir nefesle çektim onu. Sigaraymış.. yalan. Tüm gri bulutlardan daha güzel bir nikotinim var. Sonbahar gibi bir çocuk çocukluk anılarıma, güzel rüyalarıma ve avuç içimde biriken anılarıma sahip. O Paris gibi. Okuyup ezberimde sakladığım şiirler gibi...


Sen aşk ağacının en taze fidesi, en yeşil tek dalıydın

Sen aşkın en kusursuz heykeli,

Kâinatın en muhteşem kumsalıydın

Şarabi aşkının bir damlasını içen mest olur kendinden geçerdi

Yaşasaydı Troya PrensiParis,

Afrodit'i değil seni Aşk Tanrıçası seçerdi.


Yıldızlarımız Küsmesin - HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin