12' Son Pişmanlık

8K 654 524
                                    

O gün gözlerimi hiç hayalimdeki gibi olmayan bir güne açmıştım. Oysa ne güzel planlar yapmıştık, ne zorluklarla izin almıştık işlerimizden. Baş başa vakit geçirecek, uzun uzun konuşacaktık. Uzak kaldığımız süre boyunca ne zorluklar çektiğimizi anlatacaktık birbirimize.

Ben toparlanmak için çabalarken Taehyung yuvamızı arkamdan çok güzel yıkmış meğer...

Geçirdiğim yoğun gecenin ardından yatakta dönüp durmuş, gözüme gram uyku girmeyince ise başımdaki ağrıyla birlikte kendime kahve yapmak için erken saatlerde mutfağa inmiştim. Bu durumda ne kadar haklı olan taraf ben olsam da sürekli kendime 'Neden?' sorusunu sormadan duramıyordum. Bir nedeni mutlaka olmalıydı. 'Yeterli değilsin benim için.' diyebilirdi. Ya da 'Kalbim artık senin için atmıyor.' diyebilirdi. Seviyor rolü oynayarak beni kandırmak ona ne kazandırmıştı ki? Benimle olan birlikteliğini neden elinde tutmak istiyordu?

Neden beni bile bile mühürlemişti?

Elim boynumdaki işarete giderken gözlerimi kapattım ve derin bir iç çektim. Daha belki onu terk edeli yirmi dört saat olmamıştı ama şimdiden kalbimde büyük bir boşluk hissediyordum. Bu duygu büyüdükçe esiri olup kendimi onun kapısında bulmaktan korkuyordum. Yaptıklarına rağmen dayanamaz, affederim diye ödüm kopuyordu.

Normalde yaptığım şeyin arkasında olurdum ama bu mühür beni zayıflatıyordu. Olduğumdan daha zayıf biri olmak istemiyordum. Esiri olmak istemiyordum.

Bakışlarım elimdeki kahveye giderken içimin burkulduğunu hissetmiştim. Makyözümle aramızda geçen konuşma gelmişti aklıma. Ne kadar heyecanlıydım o zamanlar bir bebeğim olacak diye. Kısa sürmüştü ama sahiden sevinmiştim. Hayaller kurmuştum hevesle. Güzel, mutlu bir aile düşlemiştim. Nereden bilebilirdim ki Taehyung'un böyle bir şey yapacağını...

Bebeğimi öldürmemi gerçekten o mu istedi bilmiyordum şayet öyle ise yemin ediyorum bir daha suratına dönüp de tükürmezdim bile. Eğer o bebeğin doğma şansı vardı da buna engel olduysa biterdi benim gözümde. Şu an da bitmişti elbet ama yaşanmışlıklarımıza, geçmişimize saygım vardı. Birbirimize delicesine aşık olduğumuz günlere saygım vardı. Bu saygı da olmasaydı zaten o bıçak çoktan karnımı, belki de göğsümü parçalamış olurdu.

Onun hatası yüzünden zarar vermiyordum elbette kendime. Bunu yaparken aklımdaki tek düşünce nasıl ona acı çektireceğimdi. Benim kalbim nasıl sızladıysa onunki de öyle sızlasın istemiştim, olmamıştı. İyi ki de Donghyun hyung beni engellemişti. Sevgimi haketmeyen bir insan yüzünden sevenlerimi üzecektim. En çok da annemi üzecektim.

Annemi ne kadar özlediğimi fark ettim. Şu en çok onun saçımı okşamasına ve 'Geçecek.' demesine ihtiyacım vardı. Yalandan da olsa bunu duymak istiyordum onun sesinden...

"Çok erkenci değil misin sence de?" Daldığım düşünce aleminden sıyrılıp başımı, ne kadar zamandır izlediğimi bilmediğim kahve fincanından kaldırdığımda Donghyun hyungla karşılaşmıştım. "Uyku tutmadı." dedim düz bir sesle. "Sen neden bu kadar erken kalktın?"

"Aynı sebepten." Kahve makinesinden kendine kahve hazırladıktan sonra o da fincanını alarak karşıma oturmuş ve ciddi bir şey konuşmak ister gibi gözlerimin içine bakmıştı.

"Bir proje var..." diye başladı. Lafını bölmeden dinledim. "Sen ara verme kararı aldığın için menajerin söylememiş olsa gerek. Yine aynı ekip. Yalnız, çekimleri Busan'da olacak. Şehirdışı tercih etmediğini biliyorum ama bu yaşadıklarından sonra uzaklaşmak iyi gelebilir." Şehirdışı kabul etmememin nedeni, Taehyung'un istememesiydi. O hastaneyi bırakıp benimle gelemiyordu, bu yüzden yanından uzaklaşmamı da istemiyordu.

Marriage Promise≒TaeKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin