14' Aşk Her Şeyi Affeder mi?

7.5K 626 305
                                    

Sonunu düşünmeden hareket etmek tam bana göre bir davranıştı. Birinden zorla bir şey yapmasını ister, yaptığı zaman ne kadar üzüleceğimi hesaba katmazdım.

Pekala doğru değildi. Hatta o kadar saçmaydı ki, kafamı duvarlara vurarak içeride yas tutan Jeongguk'u öldürmek istiyordum.

Taehyung, birbirimizin sesini dahi duymadığımız uzun bir sürecin ardından geri dönüşü olmadığını fark etse gerek, evrakları imzalamıştı ve avukatım beni arayarak bunun haberini hemen yetiştirmişti. Evrakları imzalamasını da, boşanmayı da isteyen bendim. Ama o bunu kabul ettiğinde işin ciddiyetine varmış, üzülmeme engel olamamıştım.

Seviyordum. Gerçek anlamda ondan ayrı kalmak istemeyecek kadar seviyordum. Belki de kinci bir insan olmasam yaptıklarını görmezden gelir, ona bir çok şans tanıyabilirdim ama gururumu ayaklarım altına alıp da yanına gidemiyordum işte. Kendi kendime acı çekip olduğum yerde kıvranabiliyordum fakat gidip de söyleyeceği birkaç kelimeyi dinlemek daha ağır geliyordu. Ne yaparsam yapayım canım yanıyordu. Beni her şekilde bitiren bu adama aşık olmak canımı yakıyordu.

İçime attığım hıçkırıklarla elimi sol göğsüme bastırarak ağrısını dindirmeye çalıştım yüreğimin. Uyumam gereken yerde düşünceler beni ele geçiriyordu. Uyuyamıyordum. Birkaç gün sonra yollarımızı tamamen ayıracağımızı bilerek uyuyamıyordum. Yarın duruşmamızın olduğu aklıma geldikçe sol göğsüm sızlıyordu.

Sessiz ağlamak bir süre sonra nefessiz kalmama neden olduğunda uzandığım yerden doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. Sabahtan beri hiçbir şey yemediğim o an geldi aklıma. Belki aç olduğumdan, belki de sıcak bastığından; neden olduğunu bilmiyordum ama mide suyum ağzıma kadar gelmişti. Yüzümü buruşturarak acıyı gidermek için boğazımı temizledim ve yatağın yanında, komodinin üzerinde duran sürahiden bardağa su doldurarak tek seferde kafama diktim. Sürahiyi yatağa geçmeden önce yanıma almıştım fakat su şimdiden kan gibi olmuştu.

Şu an Taehyung'un sarılışına ihtiyacım vardı. Kolumu ya da bacağımı kaybetmiş gibi eksik ve boş hissediyordum. Saçlarımda gezinen öpücükleri, belimi kavrayan elleri eksikti. Başımı gömeceğim boynu yoktu yanımda. Öyle savunmasız ve çaresizdim ki, bu boşluk hissini kollarımı kendi bedenime sararak gidermeye çalışıyordum.

"Neden?" diye sayıklamaya başladım yine, gözlerimden yaşlar akarken. Her şey tekrar edip duruyordu. Dönüp dolaşıp bir neden arıyordum. Cevap verecek kimsenin olmadığını bildiğim halde "Neden, neden, neden...?" diye sayıklıyordum. 

Midemde isim veremediğim bir burkulma vardı. Tüm iştahımı ve hevesimi yok eden bir burkulma. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. İşte tam böyle zamanlarda ölmek çekici gelmeye başlıyordu. Başkası düşünse vazgeçirmek için bir sürü sebep sayardım ama şimdi anlıyordum. Hiçbir sebep içinde olduğum durumdan kurtaramıyordu ruh halimi.

Biraz hava almak ve kendime gelmek için ayağa kalkıp karıncalanan bedenimi, kararan gözlerimi umursamadan ezbere bildiğim yolda yürüdüm.

Şu an öyle çaresizdim ki; ben dışarı çıkınca gelse yanıma, tutsa ellerimi, anlatsa söyleyecek neyi varsa... Hiç sorgulamadan inanır, kollarının arasına sığınırdım. Beni bırakmasın diye gömleğine sıkı sıkı tutunurdum. Sabaha kadar kokusunu içime çekerdim...

Belki de kafamdaki o zavallı Jeongguk kurduğu hayalin gerçek olabilmesi düşüncesine kendini fazla kaptırmış, adımlarımı dışarı doğru atmama neden olmuştu.

Evden çıkıp arka bahçeye doğru ilerledim ve bambu koltuklardan birine oturarak temiz havayı içime çektim. Hava ne kadar temizdi, tartışılırdı fakat ciğerlerimi serinletmeye ihtiyacım vardı.

Marriage Promise≒TaeKook [Completed]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin