Taehyung'u tanıdıkça her seferinde bir kez daha şaşırıyordum. O dışardan görünen asi, sessiz ve oldukça havalı birinin babamla bu kadar iyi anlaşabilmesi beni gerçekten şaşırtmıştı.
Özellikle de Taehyung babamın bir kaç kitabını okuduğunu söyleyince hayretler içinde kalmıştım, yarım saat boyunca kitap hakkında konuşmuşlardı.
En sonunda babam yemek kursuna gittiğinde saat akşam yediye geliyordu. Taehyung'un gitmeye hiç niyeti yokmuşcasına televizyonun karşısında oturup ona ikram ettiğim atıştırmalığı yiyordu.
Saate baktım."Ah okuldan geleli baya olmuş." diyerek hafif bir imada bulunmak istedim. O ise beni hiç duymamış gibi televizyon izlemeye devam etti. Televizyonda ise anlamsız bir tartışma programı vardı.Gözlerimi devirdim.Beni duymamazlıktan gelmesinden nefret ediyordum.
Bir an sıcaktan bunaldım.Üstümü değiştirecektim bu yüzden odama çıkmak için merdivenlere yöneldim.
Taehyung merdivenlerin gıcırtısını duyunca "Nereye gidiyorsun?"diye sordu.
"Odama."diye cevap verdim. Daha sonra bir şey söylemeyince merdivenlerden çıkmaya devam ettim.
Dolabımın karşısına geçince ona da bir tişört vermeli miyim diye düşündüm. Ama kalıp kalmayacağını veya ne zaman gideceğini bilmiyordum. Kararsızlıkla sadece kendime bir tişört ayırdım.
Üstümdekini çıkarıp diğerini giyecekken birden kapı açıldı. Taehyung rahatça içeri girdi. Ben ise biraz rahatsız olup çıkardığım tişörtü göğsüme tutmuştum.
"Üstünü mü değiştiriyorsun?" gayet rahat bir tavırla gelip odama göz gezdirdi. Utanmıştım açıkçası. Hemen diğer tişörtü alıp kafamdan geçirirken gözlerini bana diktiğini hissettim.
"Ah sende ister misin?" diye sordum tişörtü kastedip. Yatağımın üstüne oturdu. "Hayır, birazdan gideceğim."
Kalmayacağını söylediği zaman gerçekten rahatlamıştım. Çünkü Taehyung'la ne zaman okul dışında görüşsek kendimi gergin hissediyordum. O an ki modunu anlayamıyordum. Sinirli mi? mutlu mu? üzgün mü? gerçekten belirsiz biriydi. İnsanı yanında rahatsız hissetmesini sağlıyordu.
"Haftaya sınavlar başlıyor."diye başladı konuşmaya. "İyi çalışıyor musun?"başımı olumlu anlamda salladım. Bir an ona kopya vereceğimi unutmuştum. Masamın üzerindeki bilim kurgu dergilerimi alıp sayfalarını çevirerek incelemeye başladı.
"Biyoloji sınavı neden senin için bu kadar önemli?"diye sordum. Gerçekten merak ediyordum nedenini. Çünkü diğer dersleri de en az biyoloji kadar kötüydü. Ama Taehyung sadece biyolojiye odaklanmış gibi görünüyordu.
Canının sıkıldığını hissettim bir an.Elindeki dergiyi eski yerine bıraktı. Sanki cevap vermek istemiyormuş gibiydi. Biraz durdu, düşündü. Daha sonra konuşmaya başladı.
"Bay Lee.." diye başladı söze. Yüz ifadesini çözemiyordum ama hoşlanmadığı bir durum olduğunu anlamıştım. "Geçen sene annemle evlendi." Duyduğuma inanamamıştım.
Şaşkınlıkla ağzım kocaman açıldı."Bay Lee senin üvey baban mı yani?" kaşlarını çattı.
"Böyle denmesini sevmiyorum."diye belirtti. Odamın penceresinin kenarına gidip dışarıyı seyretti bir süre. Bir an bana bunu söyleyecek kadar yakınlaştığımızı hissettim Taehyung'la. Bana doğru dönüp cebinden sigarasını çıkardı.
"İki yıl önce annemle babam boşandı.Geçen aya kadar ben babamla kalıyordum."kaşları hala çatıktı. Bu esnada sigarasını yakıp dudaklarının arasına koydu. "Babam işi yüzünden başka bir yere taşınınca bende annemin yanına taşınmak zorunda kaldım. Böyle olunca annemin kocası olacak adam her şeyime karışmaya başladı." derin bir nefes aldı sigarasından.
"Çok yakın bir polis arkadaşı var. Geçenlerde ben ot çekerken videoya almış beni ve şantaj yapıyor bununla.Sürekli evde bana hakaret ediyor ve onu okulda ne kadar utandırdığımı söylüyor." O anlattıkça kalbim sızlıyordu.
"Eğer biyolojiyi geçemezsem videoyu polise vereceğini söyledi." alaycı bir şekilde güldü.
"Eğer polise verirse ne olur." Sigarası henüz yarıdayken son bir kez daha çekip söndürdü.
"Henüz 18 yaşımı doldurmadığım için polis beni ailemden ve okuldan daha doğrusu her şeyden uzaklaştırır ve yatılı bir rehabilitasyon merkezine gönderir. Onlardan uzaklaşmak sikimde değilde müziksiz asla yaşayamam. "
Taehyung'u gerçekten tanımadığımı hissettim. Tahminlerimin de ötesinde biri olduğunu her geçen gün öğreniyordum. Uzaktan görünen havalı, her şeye sahip görüntüsünün altında başka biri yatıyordu.
Ona üzülmüştüm. Bakışlarımı üzerinden bir türlü çekemiyordum.
"Bana acımanı istemiyorum."diyip güldü alaycı bir şekilde. "Özellikle de senin gibi birinin."
Kaşlarımı çatmıştım ama yinede bir şey demedim. Her zamanki gibi dalga geçiyordu benimle.
"Sana acımıyorum. Sadece böyle bir sorunun olmasına şaşırdım." Kaşlarını havaya kaldırdı.
"Uzaktan nasıl görünüyorum? Toz pembe masaların içindeki prens gibi mi? İnan bana bu sorunum diğerlerinin yanında hiçbir şey."Dudağının titrediğini farkettim ama hala alaycı bir gülümsemesi vardı. O an ona sarılmak istedim. Her şeyi boşverip başını okşamak istedim. Buna ihtiyacı var gibiydi ama o bunu bilmiyordu. Küçük inatçı bir çocuk gibi gelmişti gözüme. Oyun oynarken düşüp dizini yaralayan yinede kalkıp oyununa devam etmek isteyen bir çocuk gibi.
Ona hala üzgün bir şekilde baktığımı görünce kolundaki saate bakıp bana bir şey demeden odamdan çıktı. Peşinden gitmek istesem de hareket edemedim. Dış kapının çarpma sesi geldiğinde ise evden çıktığını anlamıştım.
-------------------------
Okulun yemekhanesinde ben, Sun Yeon ve Seokjin beraber oturup sessiz bir şekilde yemeğimizi yiyorduk.Benim dünden beri aklım Taehyung'daydı. Bugün onu hiç görmemiştim. Onun dışında Jimin ve Yoongi'de okuldaydı ama ikiside bugün masada değillerdi.
Gerçi Taehyung'u görsem ne tepki vereceğimi de bilmiyordum. Bana kızgın mı yada aramız normal mi? dün ki davranışından hiçbir şey anlamamıştım.
Dün bana güvenip sırrını açması Taehyung için gerçekten büyük bir şeydi. Onun için güvenilir biri olduğum anlamına geliyordu. Ama neden bana güvenmişti ki? Ona bu hissi verecek ne yaptım? Belki de duygu patlaması yaşadığı andaydım ve o an yanında ben olduğum için bana anlatmıştı bunu. Kaşlarımı çatıp kendime kızdım. Kendimi onun için neden özel hissetmek istediğimi anlamadım.
"Bir sorun mu var?"diye sordu Sun Yeon başını eğerek bana bakarken. Fark etmeden kaşlarımı çatıp çatalı tabağa sertçe geçirmiştim. Seokjin'in de bana merakla baktığını görünce "Ah hayır yok bir şey." diye mırıldandım.
"Taehyung'la aranızda bir sorun mu var?" diye sordu Sun Yeon.
"Hayır." diyip kaşlarımı havaya kaldırdım. "Neden?"
"Dün akşam barda çalarlarken ona senide çağırmasını söyledim ama senin ismini duyduğu an kaşlarını çatıp 'işi var onun, gelemez.' gibi bir şeyler söyledi." Taehyung gerçekten inatçı birisiydi. Özellikle de bana hiçbir şey yapmadığım halde öfkeli olması çok gereksizdi.
"Siz çocuklar kavga mı ettiniz? Bu kadar uzatmayın bence. Eninde sonunda barışırsınız." Sun Yeon düşündüğümden bile daha iyi kalpliydi. Ona gülümseyip başımı salladığımda yemeğine geri dönüp devam etti.
Öğle arasının bitmesine az kalmışken cebimden telefonu çıkarıp rehberde Taehyung'un ismini tuşladım. Onu aramakla aramamak arasında gidip geldim. Ararsam ne diyecektim ki? Hem açmama ihtimali de yüksekti. Bu sefer mesaj atmaya karar verdim. Ama tam olarak ne yazacağımı bilemedim. Kim Taehyung beni zorluyordu. "Aptal."dedim rehberdeki ismine bakarken. "Kendini düşünen bencil egoist."
"Umarım rehberindeki tek Taehyung ben değilimdir." dedi omzumun üzerinden telefonumun ekranına bakan Taehyung. Korkuyla olduğum yerde sıçrayıp arkamı döndüm. Tek kaşını kaldırmış kocaman gözleriyle bana bakıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/194752659-288-k871208.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy in Luv // taekook
Fanfiction[tamamlandı] "Hey aşık çocuk!" diye bağırınca bir kaç kişi dikkatini bize vermişti. Arkamdan bağırmaya devam ettikçe bize bakan sayısı arttığı için utandım ve yanıma gelmesini bekledim. Koşar adımlarla hemen geldi. Dalga geçen gülümsemesi hala yüz...