~39.BÖLÜM~

105K 3.2K 541
                                    

Hoyratça öpmeye devam ederken her göğsünden ittirmeye çalıştığımda daha çok sıktığı bileklerim, morarma evresine çoktan ulaşmıştı. Dizlerimi kullanmaya çalışsam da bedeni neredeyse bedenime yapışık olduğu için kullanamıyordum. Nefesim tükenme doruklarına gelmişken tüm gücümü toplayıp bedenini tekrar ittirmeye çalıştım. Dudaklarını bir anda geri çekince, içime doluşan temiz havayla öksürdüm. Ardından bir iki derin nefes aldım. Bileklerimi hapseden ellerini gevşetip alnını alnıma yasladı. Nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Benim olmalısın."

Nefesim ve atan kalbim düzensiz ritimlerinde atmaya devam ederken alnını alnımdan çekti, elini kaldırdı. Şalımın bir ucundan tutup çekti. Bir şey dememe fırsat vermeden elini saçlarıma narince daldırıp tokamı çözdü. Kumralımsı saçlarım, eğilmiş başımın önlerine düşünce saçlarımın arasından "Yapma." diye mırıldandım.

"Özür dilerim," Kaşlarımı çatıp, dediğini hazmetmeye çalıştım. Benden özür mü dilemişti? Burak? "Dediklerim için."

Yüzüme düşen saçı kulağımın arkasına tıkıştırdı ve derin bir nefes alıp usulca verdi.

"Sen... Sen benim tanıdığım en saf kızsın ve ben de senin tanıdığın en kötü erkeğim."

Gözlerimi kaldırıp, suratına baktım. Açıkcası böyle bir şey diyeceğini tahmin bile edemezdim. Özür dilemesi, böyle şeyler söylemesi... Değişikti. Alışkın değildim. Biz Burak'la sadece kavga ediyorduk, yalnızca kavga. İlişkimiz bundan ibaretti. Daha ilerisi olmamıştı ki.

Gözlerimi başım gibi yere indirdim, bir süre öylece birbirimizin nefes alış verişlerini dinledik. Düzenliymiş gibi göstermeye çalıştığım nefesim tamamen düzensizdi. Göğsüm o kadar hızlı inip kalkıyordu ki sanki kalbim fırlayıp Burak'ın gövdesine yapışacaktı. Sakin olmam gerekliliğini kendime vurgulasam da bu pek mümkün değildi. Hatta hiç. Burak'ın nefes alış verişlerine kendimi odakladığımdaysa hiç bir değişiklik göremedim. Gayet rahat ve sakindi.

"Sakin ol."

"Ben... Ben gerçekten hazır değilim."

Saçlarımda gezinen elini boynuma getirince içim ürperdi.

"Bakire ölmeyi mi planlıyorsun?" dedi ciddiyetle. Başımı biraz daha eğdim. Hayatım boyunca bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Gerçekten de ilk kez bu kadar utanmıştım. Bunu yapmak zorunda mıydık? Biraz daha zaman geçseydi, ne bileyim şimdi olmasaydı olmaz mıydı?

Boynumdan süzülüp çeneme değen soğuk parmaklarıyla başım eğildiği yerden kalktı. Biraz cesaret alıp da gözlerine baktığımda, gülümsediğini gördüm.

"Bana güven."

Göğsüm yukarı çıkıp aşağı inerken, düzensiz nefeslerim beynimi duraksatmıştı sanki. Başımı belli belirsiz salladım. Ne yaptığımın farkında değildim.

"Sen gerçekten çok masumsun, bunu benimle de paylaş. Seni, senin masumluğunu seviyorum. Sadece... Artık dayanamıyorum. Sabırsızlandıkça da, karşıma çıkan en ufak bir şeyde sana çıkışıyorum çünkü beni kızdırıyorsun. Benden korkma, az da olsa güvenmeyi dene."

Son cümlelerinde titreyen dudaklarıma bakmaya başladı. Konuşmasını bitirince benim cevap vermemi beklemeden dudaklarıma dokundurdu dudaklarını. Evlendiğimiz günün gecesinde ilk defa bir erkeğe sarılıp uyumuştum. Bu gece ise kendimi ilk defa bir erkeğe teslim edecektim. Hayalimdeki gibi ilklerimi evlendiğim kişiyle yaşamıştım, yaşayacaktım. Ama bir şey yanlıştı, Burak, benim hayalimdeki adam değildi. Ben hayallerimdeki adama âşık olmamıştım.

***

Uyandığım halde gözlerimi açmadım ve kendi içimde muhasebe yapmaya başladım. Onunla ondan nefret ederek evlenmiştim. Bu nefretimin sebebi, Burak'ın davranışlarıydı. Şimdi ne olmuştu da geçmişteki tüm olan biten olayları sineye çekip, onun gözlerine bakarak, 'seviyorum.' diyebilmiştim? Sevmek böyle miydi? Geçmiyordu. Kalbim ağırlaşıyordu ama o yük oradan kalkmıyor, aksine kalbime ağırlığını daha çok veriyordu. Kendime kızsam da dün gece ona güvenmiştim. Babamdan sonra ilk defa bir erkeğe güvenmiştim. Kendimi şuanda kötü hissetmem nedendi peki? Neden kendimi boşlukta gibi hissediyordum? Yoksa Burak'a olan güvensizliğim tekrar mı bedenimi kuşatmıştı? Ya da dün olanlar erken miydi?

MÜSTAKBELİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin