we have same scar brother that we never forget

3.9K 169 33
                                    


"Dik durmam gerek, ya yere yıkılırsam?
Ya bir çuval inciri mahveden ben olursam?
Bir daha düşünecek olsam aynı yanlışı iki kere yapar mıydım? 
Sanmam!                                            Eyvahlar olsun bir daha kanmam."






Kayahan videonun montajlanacağını söyleyip odadan çıkmış ve arkamdan kilitlemişti. Hoş, kilitlemese de kalkıp gidecek değildim. Bunun benim odadan çıkmamam için değil de odaya başkalarının girememesi için bir önlem olduğunu düşündüm. Şahsen içine battığımız bok çukurunu düşündükçe artık bulabileceğimiz herhangi bir çıkış yolu olabileceğini de sanmıyordum.


Koltuğa iyice yaslanmış Ufuk için dualar ediyor, ailemin ve sevdiklerimin ne halde olduğunu düşünmemeyi deniyordum. Dağ evinde kapısı kilitlenmiş bir odada yapabileceğim hiçbir şey yokken düşünmemeyi de denemek benim cehennemimdi. Cemal Erkara'ya bu dünyada yakıştırabileceğim sıfat şeytan bile değildi. Şeytan'a pabucunu ters giydirir atasözündeki adamın reenkarne olmuş haliydi büyük ihtimalle. Ellerimi önümde birleştirdim ve tırnaklarıma baktım. Ojem soyulmaktan bin beter olmuş tırnaklarımın yanında minik kan kalıntıları kalmıştı. Hastalığımdan kalma baş ağrım hiç geçmeyecekmiş gibi devam ederken ateşimin de tekrar çıkmaya başladığına emindim. Bunlar ise şu durumda en son umursadığım şeylerdi. Kayahan nereye gitmişti bilmiyordum. Odadan çıkarken onu durdurmayı bırakın o anın şoku ile ağzımı açıp tek kelime bile edememiştim.


Saatin kaç olduğundan bir haberdim. Saati bırakın bulunduğumuz ayı, günü veya haftayı dahi bilmezken saati düşünmek ütopikti. Hava kararmaya başlamıştı, dağ başında olduğumuzu da varsayarsak çok geç olmasa diye düşündüm camdan dışarı bakarken. O sırada büyük gri bir araç çiftliğin bahçesine girdi. Adamlar saygı pozisyonuna geçerken birkaçı arabanın yanına yaklaştı ve ellerini önlerinde birleştirdi. Cemal Bey'in geldiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu derken arabadan ilk Kayahan indi. Yanındaki adamlar kadar kasıntı olmasa bile o da düzgün bir şekilde arabaya bakmaya başladı. O iğrenç sarı baston toprakla buluştuğu an midemde bir kasılma hissettim.



Bu adamdan tüm benliğimle nefret ediyordum. Ondan bu kadar nefret ederken Kayahan'a güvenmek dünyamdaki en büyük aptallıktı ama bulunduğum durum çaresizliğin de dibiydi. Cemal Bey de arabadan indiğinde Kayahan kafasını yukarı kaldırıp bulunduğum cama doğru baktı. O buraya bakınca Cemal Erkara'da onun baktığı yere baktı. Gözlerini üstümde hissettiğimde istemsizce birkaç adım geriledim. O iğrenç gözlerinin vücudumun herhangi bir santimine bakmasını dahi istemiyordum. Benim gerilediğimi gördüğünde yüzündeki o pis gülüşle Kayahan'a bir şeyler dedi. Kayahan kafasıyla onaylayıp dedesinin yanından ayrıldı. Yüzündeki ifadeyi çözmek isterdim. İyi haberleri var mıydı ya da yok muydu? Yüzündeki ifadeyi neden çözemiyordum?


Hızlı adımlarla bulunduğum eve doğru yürümeye başladığında yanıma geldiğini düşündüm ve ondan gözlerimi çektim ve Cemal Bey'e doğru kafamı çevirdiğimde halihazırda bana baktığını gördüm. Her şeyden habersiz öylece duruşumla ona bakmaya devam ettim. Belli belirsiz gülüşüyle kafasını adamlarına çevirdi ve tahminimce onlara emirler yağdırmaya devam etti.


Kapının açılmasıyla tepkisizce kendimi koltuğa bıraktım. Kupamı iki elimle sardıktan sonra ayaklarımı da kendime çektim. Oturan bir cenine dönüştüğümde derin bir nefes aldım. Kötü şeyler duyacağımı biliyordum, kendimi kötü şeylerden böyle koruyabilir miydim?

dolunay| yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin