Bölümü düzenlemedim bile lol
sizi çok beklettiğimin farkındayım o yüzden direkt attım
Sabah olduğunu tahmin ettiği saatlerde o izbe deponun kapısı sürüklenerek açıldı ve Ilgaz, sarıldığı yaralı vücuttan irkilerek ayrılmayı denedi. O incecik elbise günlerdir üzerindeydi ve taşın üstünde güzel bir uyku çekmediğini varsayarsak her yeri tutulmuştu. Açılan kapıdan gelen ışık yüzünden elini gözlerine siper etti. Diğer koluyla da kendini Ufuk'un inleyen bedenine olabildiğince yaklaştırmayı denedi.
"Yerinde dur kafi." diye bir ses geldi koridordan fakat onca ışık yüzünden kafasını kaldıramıyordu genç kız. Yine de bu sesin yaşlı adama ait olduğuna oldukça emindi. Adım seslerinin tokluğu odayı doldurdu. Parlak rugan kundura ve kunduranın sivri ucundan yansıyan o ışık yüzünden ellerini gözüne siper etti. "Arkadaşım" diyebildi çatallı sesiyle. "Arkadaşımı iyileştirin."
Yaşlı adam sigara içtiği basbaya belli olan kalın sesiyle "Hay hay." dedi. "Eğer sen de benim teklifime uyacaksan sevgili Ilgaz, arkadaşını seve seve iyileştiririm."
Ilgaz'ın başka çaresi yoktu. Zaten ne gibi bir çaresi olacaktı ki? Hem Pusatla tehdit ediyorlardı onu hem de Ufukla. Pusat'ı şu an düşünmemeye karar verdi bir anda. Yanında yatan arkadaşının morarmış dudaklarına ve sararmış suratına baktı. Ufuk için her şeyi yapmaya hazırdı. Ne teklif edeceklerine dair en ufak bir fikri olmasa bile, kabul edecekti. Kimseye zarar gelmesine izin vermeyecekti. Kendi hariç. O buradan sağ salim çıkar mıydı meçhul ama Ufuk'u ihtimaller zincirinde boğmayacaktı.
"Tamam." dedi beklediğinden yüksek sesiyle. "İstediklerinizi yaparım. Yeter ki kimsenin kılına dokunmayın."
Yaşlı adam bir kafa işaretiyle diğer adamlarına emir verdi. Altındaki battaniyeyle birlikte Ufuk'u kaldırdıklarında Ilgaz aceleyle ayağa kalkmayı denedi. Günlerdir oturmaktan kasları uyuşmuştu, ilk denemede kalkamadı. Duvardan destek alarak tekrar yükselmeyi denedi karıncalanmış çıplak ayakları üzerinde. "Ben de geleceğim." dedi. "Ufuk'u nereye götürüyorsanız ben de geleceğim."
Birkaç tane koruma Ilgaz'ı geri çekmek için ona yaklaştıklarında korkudan iyice duvara sindi genç kız. Uyuşmuş ayakları da ona pek yardımcı olmadığından yere düştü bir anda. Arkadan gelen o genç ses olmasaydı korkudan bayılabileceğini bile düşünmüştü.
"Olduğunuz yerde kalın!"
Sesi duyan korumalar elleri önlerinde birleştirip tabiri caiz ise saygı duruşuna geçip beklemeye başladılar. Yaşlı adam ise yüzünde garip bir ifadeyle kapıya döndü. "Kayahan! Depoyu terk et."
Ilgaz kafasını yana eğerek gelen kişiye baktı. Genç bir adamdı gelen kişi. 30'lu yaşlarında ya vardı ya yoktu ve o da yüzünde üzgün bir ifadeyle Ilgaz'a bakıyordu. O an aklına geldi bir anda Ilgaz'ın ve tekrar aceleyle ayağa kalktı. "Ufuk." dedi. "Ufuk'u nereye götürdüyseniz beni de oraya götürün."
Kayahan denen adam, bastonluya döndü. "Ufuk nerede dede?" Adamın ağzından çıkan dede lafıyla tiksinircesine bakmaya başladı Ilgaz. Onun hatasıydı ama bu. Adamın onu kurtacağını mı düşünmüştü iki saniye içerisinde? Bu kadar mı aptallaşmıştı? Bu adamı tanımıyordu bile.
Konuşmaları dinleyebilmek için kendi iç savaşından çıkmayı denedi Ilgaz. Tam o sırada "Sen ne halt yediğini zannediyorsun?" diyordu bastonlu. Genç adam duruşundan taviz vermedi. "Kendi doğrularımın peşindeyim, senin yanlışlarının aksine. Gencecik çocukların üstüne mi kaba kuvvet uyguluyorsun dede?"
"Bildiğin hiçbir şey yok." diyerek bağırdı ve bastonunu yere vurdu. "Bu çocuklar eğer polise konuşursa, sen de bitersin. Ben de biterim. Anladın mı beni Kayahan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dolunay| yarı texting
Fiksi RemajaTüm dünyan altüst olurken ve bildiğin her şey yeniden inşaa edilirken; Geçmişinden en fazla ne kadar kaçabilirsin? -------- Bilinmeyen Numara: Seni kantinde görmüştüm. Bilinmeyen Numara: Açıkcası ürkütücü bakışların var. Bilinmeyen Numara: Bazen i...