Hızlı adımlarla kampüsten içeri girdim. Derse girmek gibi bir niyetim yoktu zaten geç kalmıştım. Hem hoca da gıcıktı içeri almazdı. Selin'e yerime imza atması için mesaj attım ve adımlarımı kafeteryaya çevirdim. Bizimkileri görünce masaya ilerledim.
"Oğlum niye uyandırmıyorsun beni?" diye kafasına vurdum Emre'nin. Sonrasında yan masadan bir sandalye çekip bizimkilerin yanına oturdum.
"Denedim abicim. Uyanmadın ki."
"Siktir ordan benim uykum hafiftir."
"Lan ayı herif geçen akşam Tuğberk'in ayağı kırıldığında tüm evi ayağa kaldırdık 5 kişi. Uyanmadın ulan. U-yan-ma-dın."
Emre'nin beni gömmesi üzerine hepsi bir kahkaha attı. Yalan söylüyordu. Uykum hafifti ama o gün hışırım çıkmıştı, çok yorgundum.
"Bütün düzenleme işini bana bıraktığınız için tüm gün eşya taşımıştım. Yorgundum bir zahmet uyuyalım be. Hem çalışmadınız, hem de eğlenirken ayağınızı burkuyorsunuz. Lükse bak anasını satayım."
"Hem Emre, beni madara ettiğin tiplere bi bak."
Ellerimi uzatıp masadakileri gösterdim. Aras elini kalbinin üstüne koyup "Kırıldım ama." dedi yüzündeki gülüş hiç eksilmeden.
"Puşt." dedim dudaklarımı oynatarak. Bunun üstüne daha çok güldüler. "Sizin de ne gülesiniz varmış arkadaş bugün. Sabah ben bir şey mi kaçırdım?" Sonrasında ise konuyu değiştirmek için, "Ee onu bunu boşverin akşam maçı nerde izliyoruz?" dedim.
Sanki bunu sormam hataymışcasına bana bakıp "Kadıköy" dediler hep bir ağızdan. "Aa doğru." dedim sesimin tonunu ayarlayamadan bağırarak. Bu sırada çok ses çıkarmış olmalıyım ki birkaç kişi bize döndü ve ayıplar şekilde baktı. "Yeter lan gülmeyin artık. Sabah kahkaha tozu mu bıraktılar buraya anlamadım ki?" Hiçbiri beni takmadı.
En sonunda Baran "Oğlum." dedi. "Hiçbirinizin mi parası yok."
"Ay sonu. Benim kese boşaldı."
"Beyler ben 1 hafta önce bitmiştim zaten. Şu an banka hesabımdaki sıfırlarla bakışıyorum. Beni pas geçin. Gelemem Kadıköy hariç."
"Benim var ama uzatmalara oynayacağım önümüzdeki günlerde. Hemen harcayamam parayı peder beyle arayı bozduk."
Aras, Emre, Batıkan'ın aynı anda reddetmeleri yüzünden aramızda tek parası olan Baran ofladı. Kadıköy'e gitmemek istediği belliydi ama grubu da bozmazdı. Hepimiz böyleydik.
"Yani diyorsunuz ki," dedi Baran. "Tilki'nin dönüp dolaştıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır."
"Paramız bitti işte salak herif ne dramatize ediyorsun." diyerek Eymen kafasına vurdu.
"Oğlum ne yapıyorsun ya? Bizim de bir karizmamız var. Aras mıyım ben?"
Onlar hep beraber Aras'la uğraşmaya başlarken ben bildirim sesiyle telefonu cebimden çıkardım. Kafamı ekrana çevirmemle yüzümdeki gülüş yavaşca soldu. Çünkü günlerdir mesaj atmamasına alıştığım numanın bildirimine bakıyordum.
Bilinmeyen Numara: Tavsiyemi dinlediğin için teşekkür ederim.
Bilinmeyen Numara: Daha çok gülmek herkese iyi gelir.
Bilinmeyen Numara: Gerçi bunu ben dediğim için yapmadığını biliyorum.
Bilinmeyen Numara: Ama daha iyi görünüyorsun.
Koray: Bizim okulda mısın? (görüldü 13.29)
Yüzüm fazla asılmış olacak ki Eymen omzumu tuttu ve kafasını ne oldu dercesine salladı. Omuzlarımı oynatıp "Bir şey yok. Hoca yoklama almış da Selin yerime imza atamamış onu diyor." dedim. Sonrasında ise elimdeki telefonu çevirirken muhabbeti dinliyormuş gibi yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dolunay| yarı texting
TeenfikceTüm dünyan altüst olurken ve bildiğin her şey yeniden inşaa edilirken; Geçmişinden en fazla ne kadar kaçabilirsin? -------- Bilinmeyen Numara: Seni kantinde görmüştüm. Bilinmeyen Numara: Açıkcası ürkütücü bakışların var. Bilinmeyen Numara: Bazen i...