1.1

533 50 5
                                    

Elimdeki kahve bardaklarıyla büyük bir dikkatle önümdeki son basamağı da geçmiştim. Ege'nin de söylediği gibi sakar bir kız olduğumdan buraya kadar herhangi bir aksilik çıkmadan gelmem bir mucizeydi. Elimden olmadan tekrar sırıttım. Ege'nin de dediği gibi. Nasıl da kutsal bir cümleydi öyle?


Sırıtmamı engellemek için dudaklarımı ısırdım ve ritmini değiştiren kalbime hiçbir şey yapamayacağımı anladığım da sadece kapıdan geçip içeri girmiştim. Bir sakatlık çıkmadan hızla Ece'nin yanına ulaşmalıydım ki içimdekileri dostuma dökebileyim. Kelimenin tam anlamıyla içim içime sığmıyordu.



Sıkıldığı her halinden belli olan, önündeki telefonuyla oyun oynayan dostumu görmemle anlam vermediğim bir şekilde dolan gözlerimle dostumun yanına gidip elime damlayan birkaç damlayı göz ardı edip masaya bıraktım karton bardakları. Telefondaki gözleri beni bulunca hemen ışıldamaya başladı ve gözlerimi görmesiyle bu uzun sürmedi. "Ne oldu sana?" Yerinden kalkıp kollarımı tutmasıyla kütüphane de olduğumuzu unutup küçük bir kahkahayla karşılık verdim ona.



Kahkahamla şaşkına dönen bakışlarının ardından bana sessiz olmamı söyleyen insanlara özür dileyen bakışlar attım ve tekrar Ece'ye döndüm. "Yerine otur kötü bir şey yok benim süper kahramanım." Çatılan kaşları gevşerken tekrar karşımdaki sandalyesine oturdu. "Öyleyse neden gözlerin kızarık?" Sağ gözümden akan yaşa engel olamazken onu bu kadar çok sevmem beni hiç olmadığı kadar korkutmuştu.



Mutluluktan ağlayacak kadar mı? Bana ne yaptın böyle Ege?



"Sadece, Ege'yle çarpıştık. Aslında tam olarak çarpıştık da denilemez. Ben dolabımdan kitaplarımı alıyordum ve arkamı döndüğümde onu bana çok yakın bir şekilde gördüm ve panikle elimdeki kitapları düşürdüm. Sonra," dedim ve titreyen sesim bir cümle kurmama izin vermediği için sakinleşmek için biraz bekledim. Beni sabırla dinleyen arkadaşım ellerini ellerimin üstüne koydu. Gözlerindeki şefkat gözlerimdeki yaşları artırırken onun aralanan dudaklarından bir kelime çıkmasına izin vermedim ve ben devam ettim anlatmaya.




"Sonra, benimle konuştu Ece. İnanabiliyor musun? Beni fark etti. Beni duydu. Beni gördü. Bana gülümsedi Ece. Dünya bir an için duruyor sandım. Gülüşü öyle temiz ve güzeldiki. Tıpkı eskisi gibiydi. Ece, ben ne zaman bu kadar aşık oldum? Evet on iki yıl  dile kolay ama-" Devam edemediğimi anlayan arkadaşım yanıma gelmiş ve sımsıkı sarılarak cümlemi bölmüştü. Bölmeseydi de ağlamaktan anlatabileceğimi düşünmüyordum. Kalbimde işler hiç iyi gitmiyordu ve ben tir tir titriyordum.




"Tamam güzelim sakin ol." Saçlarımı okşayan elleri yanaklarıma geldi ve dolan gözlerini yaşlarla dolu yüzümde gezdirdi. Yüzündeki büyük gülümseme titrerken, ağlamama dayanamadığını biliyordum. "Bu güzel bir şey, bu çok güzel bir şey. Hem sen onunla mesajlaşırken bile bu kadar ağlamıyordun. Hem orada daha yakın değil miydi konuşmalarınız? Bunu bu kadar büyütmene gerek yok bir tanem." Başımı iki yana salladım. "Var. Bu bir ilkti Ece. Onunla ilk kez konuştum. Canlı olarak yani. Bu güne kadar benim gibi birinin olup olmadığını bildiğini bile düşünmüyorum. Ama bugün beni gördü ve duydu. Ece, ben ona sandığımdan da çok aşığım. Bu aşk beni mahveder. Çok korkuyorum, böyle basit bir şeyde çıldıran ben, ne yapacağım ona karşı? Ece ne olur yardım et içimde bir şeyler oluyor ve ben bu lanet olası titremeyi durduramıyorum."


Bana içten bir şekilde gülümsedi ve başımı omzuna yasladı. "Sadece aşıksın güzelim. Çok, çok fazla aşıksın. Hatta gördüğüm en deli aşıksın. Nasıl bu berbat dünyada böyle güzel ve saf seven biri kalabilir inanamıyor olsam da, sen en yakınımdaki canlı bir örneksin. Seni seviyorum, senin bu güzel kalbini çok seviyorum. Ne olur mutluluktan bile olsa ağlama. Dayanamıyorum." Başımı boynundan çıkartmadan gülümsedim ve ona daha sıkı sarıldım.






"Ben de seni çok seviyorum." Sonra zihnime düşen gerçekle bu sefer gözlerimden içimdeki acıdan gelen bir damla düştü yanaklarıma. "Ben çok korkuyorum Ece." Cümlemle kaşlarının çatıldığını tahmin edebiliyordum. "Yine aynı konu mu? Bi-" Hızla lafını kestim gözlerimden akan yaşları silerek.



"Hayır ben Ege'ye duyduğum sevgiden değil, onun bana duyduğu sevgisizlikten korkuyorum. Beni hiçbir zaman onu sevdiğim gibi sevmeyeceği gerçeği korkutuyor." Acıyla gözlerimi yumdum ve sertçe yutkundum. "O beni belki de, kalbimdeki bunca yıllık aşka rağmen, hiç sevmeyecek değil mi?"





Ve ilk defa o gün, benim bir sorumu cevapsız bırakmıştı Ece.



-



Bilinmeyenin aşkı ister istemez gözlerimi dolduruyor. Böyle güzel sevmek  ağır değil mi ya? :'(

Bir Bilinmeyenli Denklem || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin