7. Bölüm / "Derya Şehit oldu'

951 58 84
                                    

İstanbul
"Komutanım acil buraya bakmanız lazım."
"Geliyorum, geçin siz."
Erdem Albay'ın son sözleri üzerine herkes toplantı salonunda toplandı.
Kocaman ekrana yansıyan görüntüler herkesi şoke etmişti.

Alaçatı - İstanbul ( canlı bağlantı )

Derya ve Yavuz sandalyelere bağlı bir şekilde birbirlerinin sağlık durumunu konuşurken, metal kapının çıkardığı ses ile sustular. İkisininde meraklı bakışları karşılarındaki kapıya dönerken Derya nefesini tuttuğunu fark etmemişti. Dudaklarını birbirine bastırıp arkada bağlı olan ellerini yumruk haline getirirken korkudan ağrılarını unutmuştu. Yavuz ise yılların tecrübesiyle aldığı yaralardan gram acı duymuyordu. Korkusuz gözleri metal kapıya yoğunlaşmıştı. Aklındaki tek şey sevdiği kadın daha fazla zarar görmeden onu alıp buradan defolup gitmekti.

Kapı açıldığında içeriye yüzünü siyah bir şal ile örtmüş, kaslı ve uzun bedeninden erkek olduğu anlaşılan birisi girmişti. Onlara doğru yaklaşmak yerine kapının yanında dikilen adam, arkalarındaki duvara bakıyordu. Elini kaldırıp el salladığında Yavuz kaşlarını çattı.

"Erdem Albay, umarım izleyeceğiniz görüntüler hoşunuza gider. Size canlı yayın yapmaktan gurur duyarız. Umarım bir gün sizi de burada karşılar, bu sandalyelerde, arkadaşlarınızın kanının yanında misafir ederiz." diyerek güldüğünde Derya korkuyla Yavuz'a baktı. Bu adam kimdi? Neden bahsediyordu?

Adam yumruklarını sıkarak aniden Derya'ya bir yumruk attı. Kadının yüzünde patlayan yumrukla ağzından bir çığlık kaçarken gözleri dolmaya başlamıştı. Karnına atılan tekmeyle sandalyesi devrilirken başını beton zemine çarpmıştı. Görüntüsü parçalanmaya başladığında yüzüne doğru eğilen adamı zar zor görebiliyordu. Saçlarından tutup tekrardan kafasını yere çarpan adama merhamet için fısıldasa da sesi çıkmıyordu.

Yavuz sevdiği kadının önünde dövülmesine şahit olurken sinirden titreyerek küfürler savuruyordu. Adamın edilen küfürleri umursamadığı attığı kahkahadan belliydi. "Yavuz sıra sanada gelecek, biraz bekle lütfen." diyerek güldü.

Cebinden çıkardığı bıçağı kadının karnına saplarken, Derya'nın cılız feryadıyla Yavuz çaresizce ağlamaya başladı.
Sevdiği kadının karnındaki kan lekesi yavaş yavaş tişörtünü ele geçirirken hiçbir şey yapamadan bu görüntüyü izledi.

Adam kadının başından ayrılıp Yavuz'a doğru döndü ve bu sefer yumruklarının sahibi Yavuz oldu.
Her bir yumruk Yavuz'un bedeninde yaşam bulduğunda, Yavuz ruhunun parçalandığını hissetti. Aldığı darbeleri umursamadan gözlerini sevdiği kadının can çekişen bedeninden ayırmadı ve Derya'nın yaşama tutunması ve bir an önce buradan kurtulmaları için dua etti.

Ağzına dolan kanı tükürdüğünde karşısındaki adam bir adım gerilemişti. Odanın arkasına doğru ilerleyip eline aldığı sopayla geri döndüğünde bu sefer sopayla saldırmaya başlamıştı. Gövdesine yediği darbelerle nefesi kesilirken direnmeye devam etti. Aldığı eğitimler bugünler içindi fakat Derya'nın narin bedeni bu kadar acıya katlanabilir miydi?

Sonunda eziyet bittiğinde adam, odaya ilk girdiğinde ki yerine geçip arkadaki bir noktaya bakmaya başladı. Derya, pis zemin üzerinde kan kaybederken, Yavuz'un patlayan kaşı ve dudağı, moraran suratı ve vücudundaki bir sürü çürükle kesik kesik nefes alarak başı önüne eğik bir şekilde duruyordu.

"Eğlencemiz bugünlük bu kadardı. Yarın görüşmek üzere." diyerek elini sallayıp odadan çıkarken Yavuz yavaşça başını kaldırdı.

"Derya iyi misin?"

"Y..Yavuz." diyebildi Derya. Öksürmeye başladığında artık ağzından kanlar geliyordu. "Ben...ben ölüyorum."

"Derya, lütfen dayan biraz daha. Bak belki doktor falan getirmeye gitmiştir."

Payidâr EyFetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin