13. Bölüm / Eylem ve Fethi Nerede?

975 78 130
                                    

"bırak! Bırak, Eylem'i nereye götürüyorlar ne oluyor!???" genç adamın avaz avaz bağırışları kimseyi ilgilendimiyordu, helikopterde onu arkadan tutan el şimdi de yüzüne bir yumruk yapıştırmıştı.

Fethi kısa bir süre sonra aniden yediği ağır yumrukların etkisinden çıkıp hareket halinde olan helikopterde karşısındaki iki adama karşılık vermeye başlamıştı.

"ENSAR DUR!" bu sesleniş helikopterin ön kısmındaki Türk askerinden gelmişti.

"Se-semir"

"Ensar karşılık verme, siz de sakin olun beyler her şey kontrol altında. Helikopteri indirtmedim Eylem'i takip edeceğiz araçlarla. Merak etme onu sağ salim alıcaz ellerinden ama sakin kal."

"Neden inmeme izin vermediniz! Ona bir şey olursa yaşayamam ben!"

"Sen zaten yaşamıyorsun, sen bir ölüsün kendine gel!"

Fethi son duyduğu cümleyle usulca yerine oturdu ve dışarıya bakmaya başladı; "Peki Eylem, ondan ne istiyorlar, nerden biliyorlardı, kim onlar Semir?"

"Büyük ihtimalle Fransa istihbaratı, eski elemanları sonuçta izini sürüyorlardır."

"Üç senedir Türk istihbaratına çalışıyor Eylem, ne istiyorlar ondan?"

"İnan bilmiyorum ama birkaç fikrim var; geçen ay tutuklama sırasında öldürdüğümüz kardeşi Selin hakkında da olabilir, bambaşka bir şey de."

"Allah kahretsin! Yine benim yüzümden hayatı tehlikeye giriyor" Fethi'nin sinirlendiği şakaklarının kıpkırmızı olmasından belliydi.

"Ensar kendine gel dedim sana, sen bir askersin, asker gibi davran!" Semir'in yükselen sesi Fethi'nin ciddi olmasını sağlamıştı.

...

Eylem sessiz, bir köşesine güneş vuran bir odada gözlerini açtı, aklından ilk geçirdiği şey Fethi olmuştu.

"Fethi, nerdeyim ben!"

Eylem'in uyandığını duyan insanların ayak sesleri geliyordu odaya doğru, Eylem odanın kapısından Almanca bir şeyler duydu,

"Was macht sie hier Sir?"
(Kızın burda ne işi var?)

" Dieses Mädchen ist kostbar und die Schwester des ermordeten Mädchens."
( Efendim, o kız çok değerli, öldürülen kızın da ablası.)

"Hmm, ich verstehe. Geh zu dem Mädchen, sprich Türkisch, damit sie verstehen kann. Sagen Sie ihm, wir werden töten, wer seinen Bruder getötet hat, und dann werden wir ihn töten. Es wird keinen Mercier mehr auf der Welt geben!"
(Hmm anladım. Kızın yanına gidin, Türkçe konuşun ki anlasın. Ona kardeşini öldüreni öldüreceğimizi söyle, sonra da onu öldüreceğiz. Dünya üzerinde tek bir Mercier daha kalmayacak!)

Her ne kadar her kelimeyi anlamasa da konuyu çıkarabilmişti. Önce Fethi'yi sonra da onu öldüreceklerini kavradı ve bileklerindeki ipleri çözmek için uğraşmaya başladı. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra onu kaçıran ama kendisinin hiç görmediği adamlardan ikisi odaya girdi, biri Eylem'i kameraya alıyor diğeri elindeki bıçağı sallıyordu.

Payidâr EyFetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin