4. Bölüm/ Ensar?

1K 64 43
                                    

Benden:

HOLLANDA:

Eylem heyecanlı heyecanlı hazırlanıyordu. Yeni görev yerindeki ilk günüydü ne de olsa.
Hazırlandıktan sonra çok hafif bir şeyler atıştırdı, mutfak masasının tam ortasına koyduğu sevdiği adamın fotoğrafını öptü ve lojmandan çıktı.
Arabasına bindi, yolları izleyerek yavaş yavaş Türk Büyük Elçiliği'ne ulaşmıştı sonunda.
Şefi Hakan'ın odasının kapısı aralıktı.
İçerden bağırışlar duydu.
"Hayır! Hayır asla Ensar ile karşılaşmamalı, bu iki ülkeyi de büyük tehlike altına alacak."
Telefondan birisi konuşmuş olmalı ki sakinleşip telefonu kapattı.
Eylem şefin odasınin kapısında içeri bakakalmıştı.
Ensar kimdi?
Nasıl yani? O mu Ensar denilen adam ile karşılaşmamalıydı, yoksa başkası mı? Kafasında deli sorular odadan içeriye girdi.
İlk görev emrini almıştı bile.

ALAÇATI/TÜRKİYE:

Yavuz ve Derya'nın buradaki son günleriydi, otelde kahvaltılarını edip odalarına çıktılar ve toparlandılar.
5-6 saat sonra Istanbul'a uçakları kalkacaktı.
Burada kiraladıkları arabayı teslim etmek üzere yola koyuldular, valizler ile garajdan bir taksiye binip havalimanına gideceklerdi.
Garaja (araba kiralama merkezine) yaklaştıkları sırada birden bir kadın çığlığı duyuldu.
İkisi de mesleki deformasyon; silahlarını ellerine aldılar ve arabadan inip etrafa göz gezdirdiler.
Yol sakindi, araba geçmiyordu. Ne olduğunu anlamadan Derya arkasını tam dönerken Yavuz'un ona bugüne kadar asla bakmadığı çaresiz bakışlar ile baktığını gördü, neler oluyordu!
Derya Yavuz'un yanına adım atacakken şakağında soğuk bir cisim hissetti, silahtı bu.
Tepinseler de asla kurtulamayacakları büyük bir grup silahlı terörist etraflarını sardı.
Aradan birkaç saat geçmişti, oldukça karanlık ve çok pis kokan bir depoda gözlerini açtı Yavuz. Sevdiği kadın (!) karşısındaki sandalyeye bağlanmış ve baygındı. Kendini Derya'nın yanına atacakken yere kapaklandı. Elleri, bacakları öyle uyuşmuş olacak ki ipler ile sandalyeye sarılı olduğunu farketmedi. Ne zamandır buradalardı, burası neresiydi, ne yapacaklardı onlara, bu adamlar neyin nesiydi, kurtulmanın bir yolu olmalıydı...

İSTANBUL;

Mansur ve Feyzullah Erdem Albay'ın odasına girdiler.
"Komutanım Yavuz komutanımın uçağı ineli saatler oldu, ikisi de ilk buraya geleceklerdi. Telefonlarına da ulaşılamıyor. Bir sıkıntı mı var?"
Dedi Mansur.

E.A: Yeni evli bir çiftler bugün rahat bırakalım tatilden yeni geldiler nasılsa yarın gelecekler, sizler de gidin dinlenin bu akşam operasyon yok. Yarın görüşürüz.

Emredersiniz Komutanım !
Dedi ikisi de bir ağızdan.

Feyzullah cok heyecanlıydı, birkaç gün önce karısı bebeklerinin adını Mücahide koyabileceklerini söylemişti, ne diyeceğini bilmiyordu. Acaba Su dalga mı geçmişti yoksa ciddi miydi? "Umarım dalga geçmiştir" diye düşünüyordu. Çünkü kızının adının Mücahide olmasından yana değildi. İlk işi eve gidince bunu sormak olacaktı.
Eve vardığında kapıyı sessizce açtı ve karısının koltukta iki büklüm uyuya kaldığını gördü. Kucaklayıp yatağa götürdü yanağına ufak bir öpücük kondurdu ve yanına uzandı -yavrum burada da dudağından öpmüyor sjsj, o çocuk nasıl oldu ben hâlâ anlamadım- çok yorucu bir gündü
Herkes için...

HOLLANDA:
Eylem'in eli ayağı birbirine dolandı, çok acil bir plan yapması istenmişti, burada görevli olduğu bir Türk timi vardı, timdeki hiçbir askerin ailesi yoktu; Hepsi burada birbirleri ile tanışmışlardı. yalnız başına olan askerler seçilmişti bu time.
Timin yanına tanışmaya girecekken bir sesler duydu
"Nasıl yani ya Ensar neden gitti, zaten çocuk iyileşeli birkaç hafta olmuşken nerden çıktı bu atanma?"
"Bilmiyorum komutanım, bu Türkiye'den gelecek şef ile ilgili sanırım."
...
Eylem odaya girdi ve bu timdeki askerler ile tanışmaya başladı,
"Merhaba ben Eylem Mercier, buradaki kod adım Fleur Delecaur. Yeni atandım."
Herkes sırayla kendini tanıttı, Türkiyedeki timden farklı olarak kadın-erkek karışık 6 kişilik bir timdi.
"Merhaba, ben Ece."
"Hoşgeldin, ben Traş, a pardon Sedat ama Traş derler."
"Neden?" Diye sordu Eylem.
Timin en genc üyesi cevap verdi.
"Her operasyonda etrafı traş eder gibi temizler, o yüzden Sedat komutanıma Traş denir, ben de bu arada Emre, timimize hoşgeldin.
Eylem gülümsedi.
"Selam ben Burcu, bu da eşim Birkan"
Diyerek yanındaki uzun boylu askeri işaret etti.Bu asker çift burada tanışıp evlenmişti. Selam diyerek elini kaldırdı adı Birkan olan asker. Son olarak sarışın , oldukça uzun boylu bir asker daha vardı, üniformasındaki rütbelerden anlaşıldığı üzere timin komutanı olmalıydı.
Eylem:
"Siz de komutansınız sanırım?"
"Evet", diye ekledi genç adam.
Ben Semir, Semir Yıldız. Ben sizi tanıyorum aslında. Karabayır, evet Karabayır'daki alayda görevliydiniz, ben de zamanında oradaydım, o timde iki asker vardı; neydi isimleri?
Ee-e Ateş ve Fe-..."
Derken Eylem sözünu kesti.
"Fethi!" Dedi.
Genç adam devam etti:
"Evet Fethi, cok iyi insanlar gerçekten. Nasıllar şimdi, iyiler mi?"
Eylem bu soru ile gözlerinin dolmasına engel olmaya çalışırken cevap verdi, Ateş iyi ama Fe-Fethi 3 ay önce şehit oldu . Demesiyle odadaki herkes birbirine baktı.
Ece devam etti.
"Aranızda bir bağ vardı sanırım?"
"Nişanlımdı..." dedi Eylem.
Herkes Eylem'e acıyan gözlerle bakıyordu, Eylem bunun farkında olduğu için kimseyle göz teması kurmadı.
Komutan hemen lafı değiştirdi.
"Hoşgeldin Eylem! Artık bizimlesin. Yarın gece bir operasyona çıkılacak bunun için detaylı bir plan yapmamız lazım. Hadi masaya geçelim."
Demesiyle 5 kişi bir anda masaya oturmuştu. Eylem ve Semir de yerlerini aldılar önce Eylem'e konuyu az çok özet geçtiler ve plan yapmaya başladılar.

Selaaammm.
Bölümü nasıl buldunuz?
Biraz karışık oldu, acaba Derya ile Yavuz'a ne olacak, Ensar kim?
Benim de kafamda deli sorular varr.
Oy vermeyi unutmayınn😉😊

~yarenn

Payidâr EyFetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin